Ah Sonya
Ah Sonya...
Herkes sever şimdi seni.
Neden sevmesinler ki seni ?
Ay ve gecenin enfes uyumu
sevilmez mi hiç ?
Ay gibiydi yüzün gerçekten.
Gece gibiydi saçların.
Yüzüne bakınca şöyle bir kalırdım,
"Ne oldu Rodya konuşsana." derdin.
Konuşamazdım.
Ay tutulması olurdu o an bende...
Gece olur gündüz olmazdın.
Bir öyle bir böyle
bazen de gece olmaz gündüz olurdun
yarım yamalak.
Hilal gibi...
Ne biliyim ay yüzlüm değişiktin.
Ama herkes sever seni işte.
Fakat ben farklı severdim be Sonya.
Yanyana yürürken bir gözüm
pusuya yatardı mesela.
Saçların için...
Yürürken düşen bir telin olsa
düşmeden onu yakalayıp
cebime koymak için...
Saklamak, koklamak için.
Yaa Sonya...
Bununla bile yetinmezdim.
Bir kıvırcık kalırdı saçların onu ayrı,
bir düz yapardın onu ayrı,
hatta bir siyah, bir mor yapardın
hepsini ayrı ayrı alıp
saklamak isterdim.
Yaa Sonya...
Sarılırdım belinden Beşiktaş sahilinde.
Doya doya sarılmazdım ama.
İstediğim şiddette sarmazdım seni,
narin canın yanmasın diye.
Bak ben seni sevmeye bile
kıyamazdım Sonya.
Yaa Sonya...
Sarılırken saçların gözüme girerdi,
ama çekmezdim başımı.
Sonra "Senin gözlerin neden kızarıyor Rodya ?"
derdin.
İnadına bende hiç çikarmazdım
saçlarını gözümden.
Söylemezdim.
Çünkü çok güzel bakardın
kızarmış gözlerime.
Sırf bunun için soylemezdim.
Yaa Sonya...
Burnumu da kaşındırırlardı.
E hapşırık gelirdi haliyle.
Hapşırmazdım.
Tutardım minik vücudun
rahatsız olmasın diye.
Görmezdin ama,
çünkü sırtında atardı kalbim...
Seni en çok öyle sevdim çünkü.
İlk öyle sevdim ben seni Sonya.
İyi ki de görmezdin
çok komik olurdum çünkü.
Sahi,
O yüzüm neden artık komik olmuyor ?
Ceplerim neden artık boş ?
Gözlerim artık neden normal ?
Neden kaşınmıyor burnum ?
Ben artık neden hapşırıyorum Sonyam ?
Çok yaşamak için mi ?
Evet evet
sen bu yüzden yoksun bence,
başka mantıklı nedeni yok
bunun.
Merhametli Sonyam...
Yoksa artık başkaları mı
tutuyor ondan mı ?
Ah Sonya.
Neredesin Sonya ?
Her güzel şeyin de bir sonu
elbet olur ama,
Allah'ım, bu nasıl bir son ya ?