Akustikhane
Londra...
Her sabah yedide kalkıp işe gitmeye hazırlanıyorum,
Akustikhane evim var, yalnızlıklardan harabe..
Güneş odama bakıyor, gölgeler oluşturuyor duvarda,
İki kişi gözüküyor, etrafıma bakıyorum, bulamıyorum !
Yatağıma uzanmış, kadınlar var her defasında !
Kiminle sevişsem, hep o yüz aklıma geliyor, terkediyorum !
Pencereye ilerledikçe, daha da büyüyor o siluet..
İyi yalan söylüyorum, çünkü bir kadın aldı hayatımı biliyorum.
Bir nebze de olsa gönülden girip damardan çıkıyorum..
Yürüyorum, kalktığım her sabah..
Gülüyorum, dokuz altı..
Kanıma karışan penisilin iğnesi gibi acı çekiyorum,
Umursamıyorum ki,
Gelip gidip o yüzü hatırlıyorum !
Aldattığım her kadın sana kurban gidiyor.
Aşk, ha ha diyorum..
Uslanmıyor yaramaz çocuk gibi !
Büyümüyorum, her öpücükle bir tokat atıyorum onlara..anlamıyorlar !
Gülüyorum, dokuz altı..
Kimi zaman içine edip duruyor, karıştırıyor, sonra akustikhane harabelerim..
Sonrası; hiç bir şey olmamış gibi, her gün doğuyor işte..
Bu arada hala masamda oturuyorum..
Yağmur tek tük atıp vuruyor cama biraz irlanda kahvesi yudumlayıp..
Seni birkaç hayale sokup, anlatmaya çalışıyorum bu şiirde..
Olmuyor, oluyor..
Papatyaları yolmuyorum en azından..
Çünkü ben hep seni, ''seviyorum,seviyorum''..
Gönül çöpüne ne ad verseniz aşktır..
Ne alına yazılır, ne de veresiye defterine..
Direk kalbe işli, alacaklı borçlu ilişkisinde geçen yevmiye defterinin kar kısmıdır da yaşanan..
Altü üstü aşktır, sağı solu da sen ben işte !