Anılar Mezarlığı 1
Köyüm dünya kadardı.
Bencileyin dünya da köyüm kadar.
Dünya, insanın çektiği nefes kadar…
Ve köyümden hâlâ nazlı nazlı bir ırmak akar.
Komşu köylerden kız alıp verilirdi.
Şehre yalnız mintax
yahut kumaş almaya inilirdi.
Etek, fistan dikmek için;
Gucci’ye taş çıkartan.
Sofrada öğün telaşı
zor yanan ıslak odundandı.
Annem baktı dünden yemek yok,
bikoşu bahçeyi dolanır
ve sofra çeşit çeşit dolardı.
Buğday tarlada
ve borsayı
gökten düşen damla bilirdi.
Buğday bizde unla takas edilirdi.
Bozulmazdı ekmeğimiz
bir hafta boyunca.
Ve keyfine diyecek yoktur
köylünün karnı doyunca.
Babam
sofradan yoklardı çay demliğini göz ucuyla,
Ve keyfi yerindeyse
duman tüten elinin başparmağıyla
tartardı üst çenesini.
Bu, evrensel bir filozof duruşudur.
Ve bu, babamın en özgün varoluşudur.
Eskiden saatler,
ak iple siyah ipin terazisine kurulurdu.
Yorulunca insanlar kaygısızca durulurdu.
Ve yeni sürülmüş toprak
yorgun bir çiftçiye tüyden yatak olurdu.
Bir tarlanın bitiminde “tükencelik” istenirdi.
Ekin, tütün tarlasında tükencelik denince
akla lokum gelirdi, finger arasında ezilen.
Ezilenlerin en onurlu sesi bu ikiliden bilinirdi.
Babaların saçlarına erken yağmazdı karlar,
Anneler daha evcimen, daha içten gülerdi.
Sevdalar,
kaneviçenin tel tel ipine dizilirdi,
kızların sevdası gül renginden sezilirdi,
nakış nakış dokuduğu.
Saatler boyunca şah damarından şişlenirdi tütünler.
Son isteği sorulmadan ipe çekilirdi.
Güne serilirdi ele güne karşı.
Ne garip ki tütün kurutulan yere
“vagon” veya “ızgara” denirdi.
Erik, armut, şeftaliler…
Ne borcama konurdu ne vafıl üstüne:
Yapış yapış tütünlerin içine ve üstüne.
Kimin bahtına çıkarsa hemen o an bilinirdi.
Köy pastası zannıyla
başparmağıma saplanan
tütün iğnesi de bu sunuma dâhildi.(Canım ablam…)
Bahtımıza bir de türküler çıkardı.
TRT Fm her daim bizimle tütün dizerdi.
Günler ne uzundu, günler ne güzeldi.
Nedense en güzel türküler
ablamlara gelirdi; yanık ve manalı.
Tabi ablamların sol kafesi telaşlıydı,
elleri de kınalı.
Huzur yoktu kurda kuşa bir ay dağlarda.
Dağlar bir ay bizim olurdu.
Hummalı bir hazırlık: kış odunu hazırlığı.
Ormanlar, anılarımın en güzel mezarlığı.
Şimdilerde geçit vermez ayak izimin diken basmış yolları,
Ve tanıyamam kırlangıç türküsü okuduğum dağları.
İki saatlik yoldan gelirdi evimizin sıcağı.
İşte dostlar, bizde böyleydi baba ocağı