Anladım

'leyl'i bilmeyen mehtabı ne bilsin
Mecnun olmayan leyla'yı ne bilsin

Zâr'ı bilmeyen ah-u zâr 'ı ne bilsin
Sermayesi derd olan kârı ne bilsin'

Gözlerim apansız uyanıyor sabaha
Düşlerim kalıyor gölgedeki aksime
Nefesimden parlarken güneş,
Nefretengiz bir acıyı çarptırırken gözyaşım bedenime
Ve kanıyor şiirlerim,
Kızıl renkli akşamaltı sahiciliğinde

Ne desem, ne desem
Zaten bitti denilen
Gitti son tren
Hani ömür dediğin o haylaz mahlûkat
Ne getirdi, eksileydi denizden bir damla su
Göreydim gökyüzünü, mavi

Değil mi ki gülüşün delalet sayıldığı bu dünya
Gücenik bakışlar bıraktı ardın sıra
Bütün homurtusuyla
Kargılandı bu yüzden bütün çocuklar,
Daha doğmadan öğrendiler üzerlerine atılı suçu

Hiç yakışmıyor aksime bu karanlık
Bir aynalar mı gerçek ne?
Nefesim bile inkârlanıyor ona sürünce
Yine akşam,
Sağım solum, önüm arkam
Ve kanıyor şiirlerim
Dön dolaş, ayrı mevsimindeyim
Aşk bu; işte tek hece ömrüm benim

Yine yoksun zoraki aylandı gece
Zoraki demlendi şafaklar
Parlayan yıldızlar da olsak
Sönmenin Kayrasıydık yine de
Yine ağarıyor şafak
Yine de yokluklar varlığa sebep

Değil mi ki bir elim kanda olsa
Diğeri yine de tutacak bir dal bulacak
Ve sonra
Tükenecek gözyaşım
Bulutlar yağmurlanacak
Çocuklar da tanıyacak Seni

Ey Aşk, ağlamayı öğrettiğin gibi,
Gülmeyi gürgütleyen de sen değil misin?
Yeşerten nedir baharları
Yine geceyi ayartıp
Yüzüme safran sarısı süren sen değil misin?

Neydi,
Düşlerimi çoğaltan aymazlık
Çığırından çıkaran neydi ırmakları,
Neydi o zamansız gidişin,
Şimdi biçare ömür;
Ufuklar kararmış,
Tükenmişiz yokluğuna.
Yalanmış, ömür denilen anladım;
Çocuklar o yüzden ağlarmış
Anladım; korkmayı da Senden öğrendim,
Korkulacağı da senden.

Gözlerim apansız uyanıyor sabaha
Sözgelimi inkârlardan kalkıyorum
Şiirlerimden parlarken yıldızlar
Anladım
Aşk, geceye tutuşumuymuş güneşin
Mehtap ve güneş tutkunmuş
Aşk buymuş anladım
Çözülemeyen tek hece buymuş, nedense
Arayanlar sorsalar söylerim
Zamansız gidişin neden diye.

Hınçla dolduran neydi o vakit
Bu harp kırgınlığı nedendi
Yüreklere vurulan bu gem, bu sürgün
Bu darp neden?
Çocuklar mıydı suçlusu
Neden, yok olmuştu sev/in/dikleri her şey
Artık sevilen sanıyorlardı
Bütün kırılagelmiş oyuncakları
Ve akıl uçtu;
Sen gittin
Sildin içimizden bütün yoklukları;
Yokluğun adı Sen!

Acıyan neydi
Hangi uzvumuzun can çekişimiydi bu
Sen gittin anladık
Bütün yüreklere rahmet okundu
Yitirdik artık bütün baharları
Aslında susuyorduk haykırırken
Susan neydi, kulaklarımız mı,
Duyan neydi, feryatlarımız mı?

Uyan, ey gözlerim uyan bu gafletten
Silinsin bütün düşleri yokluğunun
Silinsin hıncı dünyanın
Nefesimden parlayan güneş
Doğsun sabahlara
Anlasın âlem-i beşer
Zamansız gidişini

Keşke sana dökülen
Bir damla gözyaşı da ben olaydım
Ayağının altına toz olaydım
Ey Aşk!
Gel gör bu dem neyledi bizi
Sana, görmese de bakmayan göz utansın
Seni anmayan dil utansın
Ey Aşk!
Yokluğunu varlık saydım senin
Seni yaşamak buymuş,
Arayan bulmuş anladım

Değil miydi ki muhtaçtır gündüz geceye
Değil miydi, baharlar yağmura muhtaç
Âlemler de Sana muhtaçmış anladım
Sana muhtaçmış varlığını bilenler
Seni bilmeyenler bedbahtmış meğer!



'arşa bakmayan semâyı ne bilsin
aşkı tatmayan şeydâyı ne bilsin
Sen'i bilmeyen Mevlâ'yı ne bilsin'

22 Aralık 2012 73 şiiri var.
Yorumlar