Anlatılmaz Dert
Günler, aylar...
Ömür bitirir bu yıllar...
Mimlenmiş kireçli bir ağaç tadında süregelir
Suçlu, zamanı denk düşüremeyen kahır olur dillerde
O hâlin vakti vardır elbet kafayı zonklatan acılarda
Zaten sebebide olmalı duvar cırmalatan sebepsizliğin
Yaza inat düşen bir bahardı Nisan ortasıydı gelişin
Unutulurmu bu günler sorup durursun dalgınlığıma
Ben kendimi unutmuşum geçmişte kalıvermişim
Bilmez kimseler anlatılmaz dertlerle...
Boşluk görülen gözlerimin derinliğinde yaşıyorum...
Kimsesiz ve zamansız...
Bakışlarım aynı mı?
Değiştilermi yoksa?
Hapsindemi yaşattıklarım hâlâ?
Zor oluyor cevaba hükmü koyarak yazmak
Her şeyi herkesi kastedmeden özünden vurmak
İncitmekten korkmak en çokta kendini bulmak
Kimseye zarar vermeden içinde ağlamak...
Kelimelere öyle dokunmak isterdim ki
Mürekep akıtmadan, dudakları ıslatmadan
Oysa yapılmayacak şey değildi
Yapardım, yaptımda...
Ama ne yaparsam yapim kalıyor yarım
Sende birikmiş gözyaşlarım
Başka şahıs oyun bozuyor diğer yarım
Geceler yarınım derdim hani,
Şimdi ise...
Şimdi ise oldular dünüm...
Söylenilecek ne var daha bilemem
Yaşayacaklarımın ertesini göremem
Bu nasıl biliyormusun...
Güzel bir duygu esareti
Narin bir kız eli asaleti
Bu sözün asıl cesareti,
Tek bir günün geçmeyen kerâmeti...
Hani diyor ya şair bir hecesinde
Bir tek gece vardır insanın hayatında
Ömür boyu sürer nöbeti bu da öyleydi...
Bu da öyleydi...