Aptal
Sesim erozyona uğruyor sustuğunda..
Sen ise farketmediğin herşeyi yok sayıyorsun..
Ben temmuz soğuğunun tam ortasında,
Yeşilin en ücrasına saklarken benliğimi..
Sen bir atom bombası kadar yorgun;
Düşüyorsun umutlarıma..
Ne kadar soğuk ellerin..
Ki dokunduğu herşeyi buza kesiyor.
Dürüst kalıyor hiç değilse ağlamaklı sessizliğin,
Ve günün belirli vakitlerinde yaşıyor olma ihtimalin
Turuncu bir gülüş peydahlıyor dudaklarımdan..
Güneşe nispet yapan batışını izlerken
İdam ediyorum cümlelerimi..
Haklıydın;
Karanlığa değiyordu sana adanan bakışlarım
Ve ben sende hep biraz aptaldım...
Oysa bir buzun erimesi kadar olağandı yaptığın..
Tabiatın kanunu gibi..
Güneşte haklıydı kuşkusuz her akşam batışında,
Ve her doğuşunda biraz da Tanrıydı..
Bense bir imla hatası gibi geçiyordum nefesinden...
Suskun değildim..
Sesim kanıyordu yüzüne değdiğinde..
Bütün akşam üstlerini yürüyordu hissizliğim..
Feri kesilmiş bakışlarım gidişine aşinaydı üstelik...
Ve sırf bu yüzden belkide;
Ben sende hep biraz aptaldım...
Hepsi bu...
aşkın girmediği kalıp yoktur aslında hepimiz zaman zaman yaşadık tarif edilseydi eğer anlatacak çok şeyde kalmazdı
kısmende olsa anlatmışsınız aslında
sonraları uzun bir roman olurdu herhalde
saygılar