Araf
ve gidiyorsun;
bana kalan sorgusuz sualsız kırk gece
kırk gece ızdırap kırk gece cinayet
içimdeki ezeli sevdanın binlerce zerresi
hicran ateşinde kavrulan yüreğimin figanı
gözlerindeki son veda tutuşan feryadım
sensiz sessizliğimden haberdarım sevdiğim
ve gidiyorsun;
umutsuz dillerde fısıldayan şarkılar gibi yitik
hasretin alevi kuşanmış hüzünlerimi
şimdi cennetten kalma tabiatım ile
savaşıyorum içimdeki iblislerle
hayallerim sırat ateşinde pervane
varlığımı cehennem lahitlerinde tutsak
tüm umutlarım yitik ezeli yarınlarda
hani biz hep direnecektir aşk dergahında
gidişinle yıkıldığımı söyleme
bitiğimi haykırarak bir tutam varlığıma mezar kazma
hüzünlü ağıtlar yakılsın kabir taşlarının yosunlarında
şimdi bu harabenin vebali kimden sorulacak
hangi işkence hangi cinnet
hala yaşadığıma bin pişman edecek beni
ve şimdi anılarımın kristal lahiti kırılıyor
toprağım çatlıyor gözlerimin şavkı sönüyor
kanımın son damlasına
parmak uçlarıma kadar ölüyorum
ölüyor içimdeki ezeli aşk kirpiklerinde ölüyor
hazan gecelerinden arta kalan
tüm acıları bana bırak ve git
kalbimi aşkına tutsak bırak ve git
zebani karanlıkta mahrum bırak şavkından
yine ıslak ıslak bak gözlerime
çarmıhlara vur
gözlerinin zehrini akıt damarlarıma
bu zindanda unut beni
karanlık kuyularda yusuf misali
ademin kanı havva'nın sütü
cennetinden kov beni
azrailim ol araflarımda
indir ölüm meleğini sensizliğin şehrine
çaresizim
bırak beni kıyametin sislerinde
şehrimi talan et evimi harap et
yüreğim
cehenneminde ateş olsun havva'nın kızı...