Arz-ı Teslimiyet
Daha açık konuşalım istersen
Eteğimizdeki taşları dökelim
O taşları da boğazıma dizmeyeceksen...
Eskiden tanığım bir kadın
"Şüphe ile aşk,
Aşk'la da mantık yanyana olmaz" demişti.
Benliğini bir aşk için yok edemezsin
Bir kelimeye bir yıl filan veremezsin
Herkes "yaşayalım gitsin, hayat zaten kısa" diyor
Oysa ben yeminli gibiyim
Kemalin aşktan olduğuna inanmaya
Aşkın, birilerinin parçaladığı vakitleri yok saydığına
Özür dilemektense yapmamaya
Böyle sevmeyi nereden öğrendiğimi anlamayarak
Anlatamayarak karşına çıkışımın nasıllığını sana
Sadece her sabah ağlayarak uyandığımı, sen de bil diye
Kalayım istensin diye geldim
Bir ayağım dışarıda.
Gözlerime bak, ruhumu gör
Delik deşik ettiğin ruhumu
Kalan tek canımla teslim oluyorum karanlığa
Benim sabırla, inançla diktiğim kolonları yıktığında
Çatısı olmayan bir gecekondudan farkım kalmadı.
Ben elimde harç ve mala
Arkandan açtığın yaraları sıvadım hep
Yaralı, kırık dökük bir kalp kaldı elimde
Al, şimdi onunla ne yaparsan yap.
Bir acı uyanıyor
Uyandırıyorum
Kaburgalarım kırılmışcasına
Eğildim ve doğrulamıyorum
Ben şimdi engebeli ve dikenli bu yerkürede
Tepede bir düzlükte, dizlerim üzerinde
Hiç direnmeden teslim oluyorum
Geçmişe ve geleceğe.
İyi tecrübeleri barındırmayan bir duygusallık mıydı?
Hüzünlü bir peri masalı veya
Her neyse
Titriyorum.
Karın altında kalmışcasına ama güvenli bir soğuk
Acının altında kalmak
Senin sıcağından uzak
Nasıl da gerçek
Gerçek bu titreme.
Bir şekilde kaderim
Sarılıyorum bu yalnızlığa
Hazzı daha derin bu kayboluşun
Hizaya çekiyorum özgürlüğümü
Durma, beni daha fazla it bu boşluğa
Bir gün anlam kazanacak bu cümleler
Verilen sözler, tamamen unutulduğunda.
Ama hiçbir zaman kıymeti bilinmeyecek çabalarımın
Ben anlaşılmadığım kadar kıymete bineceğim
Yabancı dilde bir sözlük gibi
Benim hiç boynum olmadı
Seninse bıçağın
O yüzden kurban edilemedim, bu aşka.
Tarifim ne?
Kaybolduğumda hayatın belirsizliğinde
Kılıfını buluyorum yaşamanın
Beni nereye koyacaksın bahşettiğin bu kederin içinde?
Terk edildim
Anlaşılmamaya
Kabul görmemeye terk edildim tüm samimiyetimle
Beni nereye koyacaksın
Bu faniyette?
Orası her neresiyse, daha var biliyorum
Bir akıl hastanesinin koridorlarını ziyaret ederken aklım
Ruhum, öylesine ferah, öylesine dingin
Şimdi ruhum özgürlüğün zirvesinde.
Beni alma
Beni salma karanlığına
Oy ömrüm
Koca bir dünyaya, koca bir yüreğe sığamayan
Ama bu yarım yamalak dizelere sığdırmaya çalıştığım ömrüm.
Yine Mecnun olurum da
Tozu, toprağı, kumu yutmaya yetecek gücüm kalmadı
Benim gücüm belli
Kabul görmemeye terk edildim
Babama bir söz vermiş de tutamamış gibi
Böylesine acılı
Böylesine uzak
Alın yazımı görmeye terk edildim.
İçim koştu ardından
Dışım bir veda ayininde
Aklım başımda mı?
Bi nebze
Kendime en güvenli hissettiğim yer, yokluğun
Bu arz-ı teslimiyet
Öyleyse teslim oluyorum sensizliğe
Akışına bırakmak dedikleri şey bu muydu?
Bırakıyorum öyleyse.
Bir ses
İçimden gelen bir ses
Ben yok olacağım diyor
İnsan olmak
Doğrunun, yanlışın ve şaşırmanın
Etten ve kemikten yaradılmış insan haliyim
İhsan hali
Belki de
Doğru insan olduğumda bulacak anlamını yaşamak
Hiç bulamadan öleceğim belki de.
Ve sen, giderken hep haklı sebepler bırakırsın
Ben yokluğunu Allah’ın beni sevdiğine yorarım
Kalan sağlar için yeni bir merhametle dolarım
Sen başlattığın savaşı kazanırsın
Bizi güzel ve önemli kılan odur çünkü, bütün savaşları kazanmak
Ben, burayı bir şiirle aşarım
Sen, benliğini sırtında taşırsın.