Asalı Yasalar
kızarmış yanaklarla
ala şafakta
geçerken tarlalar arasında
göğsümüzde kuş sesleri
sırtımızda asalı yasalar
soluğu koynumuzda emek ölüleriyle çıktığımız dik yokuşlardı
ve soyadı ölümleriydi devşirilen kimliklerde
bilemediğimiz adı taşlara yazılmış baharı arşınlardık
taşırdık omuzlarımızda baba ocağını
üstünde çiçek kurutan dağlardı bizim oralar
ne kadar çok kurursa, o kadar da doğardı
yaşamdan öte, ölüme doğru gelenek ıslık çaldığında
topraktaki su, güneşteki ışık, kirini ovamazdı havanın
henüz çocuktuk
çarçabuk ergenliğe soyundurulduk
uzadıkça boyumuz, ödüllendik kutlandık
susturulunca gülüşlerimiz
hemencecik uslandık
karlı kış akşamlarında umudun parçalarıydı yaktığımız ateş
yabancısı olduğumuz şehirlerini
bağını bahçesini
ülkenin çiçeklerini şarap kızılı renklerle kanaviçelere işlerken
ve her sabah pencereyi sonsuza doğru açarken
bizim de alacak payımız vardı
eğdik başımızı
büyüklerin köhne dersliklerinden geçerken
nelere yetmezdi ki içimizdeki nefes
yedeğimizde güç, aklımızda sorumluluk
ezberlikten geçerdi koca bir yaz
saklanıp kalmıştık kendi içimizde
neyimiz vardı, nelere ertelenmiştik, ne içinlere
bir yanımız ala şafak, bir yanımız efkarlı akşam
birer adak olurken ataerkilliğin yedi rengine
damardaki aynı kan yalandı
ve yalanlara verilecek canımız vardı
silindi kimlikten soyadımız
göçtüğümüz topraktan adımız silindi
çarçabuk sildiler gözlerden
kalbimizin üstüne basıp geçtiler
adlarını vermeyeceğim, küser diye birileri
adlarını vermeyeceğim, ürker diye birileri
bin yıllık çıbandı
er kişi dediğin aç gözlü aslandı
yaslanırken maddeye döllendiler, büyüdüler
çoğaldı babasoyluluk
ateşten bir orduydu
sırım sırım yiğitlenip yürüdüler
övgüler dizdiler sahte düzenlerine
bencillik gibi uzarken feodalin minareleri
yediden yetmişe mirasyedi
hep aynı şarkıyı söylediler
yalan yağdı çatlaklar kapandı
kara yüzler utanmadı karasından
koptu menzillerdeki bağ
içi boşalmış düşlerden yorulanı kim umursardı
var mıydı ölçeği, enlemi boylamı
coğrafyasında meçhul
ne ilk kuruyan çiçekleriydik, ne de son çiçekleri o dağların
kimimiz eski bir gelenekle kelepçelendik soyuna
kimimiz masal olduk olduğumuz yerde
kimimiz köle er kişiye
yorgun akan bir ırmaktan dinledim
duyduğuma göre yine aynıymış bizim memleket
yine tekdüze
kökünden kazınmış can, kan katar katar
kurutulmuş ter-unutulmuş emek
mermer tarih şimdi
yalancı dillerin izleri var şiirlerimde
kalp atışımı hecelere bölen
cahilin cümlesi var
varsın gelsinler
ister ipe çeksinler
ister kurşuna dizsinler
Meydan okuma sanatı... Güzel.
Günün Şiirini😙
ve
Günün Şairini 👑
Bu güzel şiirini bizlerle paylaştığı için kutlarım..baştan sona harika bir eser ve okunası değerde ..kaleminin izi silinmesin efendim .👍😙.
kızarmış yanaklarla ala şafakta geçerken tarlalar arasında göğsümüzde kuş sesleri sırtımızda asalı yasalar
Günün anlamlı şiirini ve yazan kalemi kutlarım sizi yeniden okumak çok güzel Müsade hanım👑👑
Uzun bir aradan sonra,usta şairin adını görünce, şiirini favorilerime ekleyeceğimden emindim. Nitekim, şiiri okuyunca düşüncem değişmedi.
Duygularını içten ve içli bir dille anlattığı,kısmen öğretsel izler taşıyan şiir, şairin,kesin ve keskin eleştirisini içermektedir.
Şair; kökleşip yerleşmiş ve halen de sürüp giden toplumsal yaralardan biri olan erkek egemen yaşam biçimini,isyan derecesinde yermektedir. Değme sosyologlara taş çıkartan gözlemle saptadığı bu olguya,bir cerrah titizliğiyle el atıp,risklerini de göze alarak,neşter gibi kullandığı şiiriyle yarayı açmaktadır.
Şiirin; bu yaralamaların zaten belli olan faillerinin,yasa koyucuların ve uygu- layıcılarının yollarını aydınlatmasını dilerim.
Çağcıl ve cesur şairi içtenlikle kutlarım.
Sevgili Müsade,
Şair yüreğinin kalemine akıttığı her dize çok güzeldi.
Kutlarım...
👑