Aşk Kokmalıydı
kemiriyor zaman kemiriyor fındık fareleriyle
didik didik ediyor ciğerimi
azgın kan azgın kan arap tayları gibi
koşuyor içimde finişi olmayan yarınlara
son yazdıklarım olsun son yaşadıklarım
son olsun çılgınlığımın damgalanmamış işaretsiz pulları
...gibi aşklarım
bu işte tamamlanması gereken bu asıl
ben de şeytani biçimini bulan şekle
giren...sarılmakla sarılmamak sarılamamak
arasında gidip gelen
o diyorum o.ospu bir rüzgârdı önü sonu belli olmayan
o diyorum yüzümün güneş batmış tarafıydı yüz karam
ve asıl şiir idam sehpasında yazılacak
ölümün kıyısında ipin ucunda
hepinizin gözleri şahitliğinde boğulacak
olansa şu işte sağır eden sessizlik işkence
söyle bana reisim ulu ulu tanrıların tanrısı
tabağımda ki kendi beynim içim dışım
aşk sanrısı
yok mu bunları paylaşacak
teker teker sökülüyor içindekiler ve buraya kadar diyor aşk buraya kadar
buraya kadarsa bir adım ötesi ölüm
ölümü niçin gözlerim tarar
eğer yoksa ertelemesi
her şey bitiyor bittiğini sanıyor yürek
yaramaz çocukların yüreğine benzer
yeniden başlıyor film
dönüyor kapalı odalarda cilalanmış tekerlekler
Ulu uslu durmamı söylüyor öteki yüzüm belki öteki kimliğim
ama boş vermiyor şeytaniliğim
oysa civalı dereceler patlıyor koridorlarda
koşuşturanların sesleri yankılanıyor
sanrılı bakışları anlatıyor ve gücü yetmiyor yatanın
tüm pencere camlarında güneşin ışınları istemeden çatlıyor
gürültü olduğu gibi duran kuşları devinime geçiriyor
göçmen kokularına alışkın kanatları
küflenmiş acıları diriltiyor
buraya kadarsa öncesinde yaşandı, buraya kadarsa bir adım ötesi
ah ne kadarda zevkli ne kadarda albenili işveli
nakış nakış tığ tığ didikliyorsa dürtüyorsa ölümün güzelliği
o zaman bu zaman bu an şimdi
şu an değil mi olmamalı ertelenmesi
yürüyorsun bu sen değilsin düşler mahallesinde yatırlar içinde en sevmediğin
renklerin arasında
yürüyorsun düzeltilmiş onarılmış gömütlerin dünyasına
sesleniyorlar huu huu huu bakmak önemli değil gerçek şu her doğan
çocuk gibi ağlıyorsun
gerçek şu her doğan çocuk gibi korkuyorsun
ve çağrıyor işte tuzlu göz yaşlarıyla sulanmış yüreğim
onca ayrı geçen günler yaşanmamış gibi
orda kadınlar eteklerini toplamışlar
koyun tüyleri arasındalar
orda erkekler kasketlerini siperlemişler
gözlerine oturmaktalar ve tapulu mallarıyım
gitmemekteler
didik didik ediyor ciğerimi
azgın kan azgın kan arap tayları gibi
koşuyor içimde finişi olmayan yarınlara
son yazdıklarım olsun son yaşadıklarım
son olsun çılgınlığımın damgalanmamış işaretsiz pulları
...gibi aşklarım
bu işte tamamlanması gereken bu asıl
ben de şeytani biçimini bulan şekle
giren...sarılmakla sarılmamak sarılamamak
arasında gidip gelen
o diyorum o.ospu bir rüzgârdı önü sonu belli olmayan
o diyorum yüzümün güneş batmış tarafıydı yüz karam
ve asıl şiir idam sehpasında yazılacak
ölümün kıyısında ipin ucunda
hepinizin gözleri şahitliğinde boğulacak
olansa şu işte sağır eden sessizlik işkence
söyle bana reisim ulu ulu tanrıların tanrısı
tabağımda ki kendi beynim içim dışım
aşk sanrısı
yok mu bunları paylaşacak
teker teker sökülüyor içindekiler ve buraya kadar diyor aşk buraya kadar
buraya kadarsa bir adım ötesi ölüm
ölümü niçin gözlerim tarar
eğer yoksa ertelemesi
her şey bitiyor bittiğini sanıyor yürek
yaramaz çocukların yüreğine benzer
yeniden başlıyor film
dönüyor kapalı odalarda cilalanmış tekerlekler
Ulu uslu durmamı söylüyor öteki yüzüm belki öteki kimliğim
ama boş vermiyor şeytaniliğim
oysa civalı dereceler patlıyor koridorlarda
koşuşturanların sesleri yankılanıyor
sanrılı bakışları anlatıyor ve gücü yetmiyor yatanın
tüm pencere camlarında güneşin ışınları istemeden çatlıyor
gürültü olduğu gibi duran kuşları devinime geçiriyor
göçmen kokularına alışkın kanatları
küflenmiş acıları diriltiyor
buraya kadarsa öncesinde yaşandı, buraya kadarsa bir adım ötesi
ah ne kadarda zevkli ne kadarda albenili işveli
nakış nakış tığ tığ didikliyorsa dürtüyorsa ölümün güzelliği
o zaman bu zaman bu an şimdi
şu an değil mi olmamalı ertelenmesi
yürüyorsun bu sen değilsin düşler mahallesinde yatırlar içinde en sevmediğin
renklerin arasında
yürüyorsun düzeltilmiş onarılmış gömütlerin dünyasına
sesleniyorlar huu huu huu bakmak önemli değil gerçek şu her doğan
çocuk gibi ağlıyorsun
gerçek şu her doğan çocuk gibi korkuyorsun
ve çağrıyor işte tuzlu göz yaşlarıyla sulanmış yüreğim
onca ayrı geçen günler yaşanmamış gibi
orda kadınlar eteklerini toplamışlar
koyun tüyleri arasındalar
orda erkekler kasketlerini siperlemişler
gözlerine oturmaktalar ve tapulu mallarıyım
gitmemekteler
buraya kadarsa öncesinde yaşandı, buraya kadarsa bir adım ötesi ah ne kadarda zevkli ne kadarda albenili işveli nakış nakış tığ tığ didikliyorsa dürtüyorsa ölümün güzelliği o zaman bu zaman bu an şimdi şu an değil mi olmamalı ertelenmesi 👍
Sevgi ya da hüzün ne yaşanacaksa ertelenmemeli güzeldi kutluyorum içtenlikle Necmi bey...