Aşk Ve Esrar

mahkumların bir geleneği vardır
koğuşa getirilen bahtı karaya
Allah kurtarsın, derler
bu aslında, birkaç lira verir misin, demektir
önce ceplerini yoklarlar adamın
ardından kalbinin zulasını deşerler
hal hatırdan sonra
bıçak sırtında esrar getirirler
bu aslında, ya esrarı tadarsın
ya da bıçağı yersin, demektir
bıçağı yersen yaralanır ya da ölürsün
esrarı dudaklarına götürürsen
bir ömür emniyete alınmış mahkumsun

aşk da böyledir, der zindandaki Adem Babalar
bu sefil ruhlu yaratıklar için
aşk bıçak sırtında sunulan bir esrar
ya bıçağı yer, bir kere ölürsün
ya da esrarı tadar kul köle olursun

hani diyeceksiniz ki hapishanede esrar ne arar
adam zaten zehir tacirliğinden girmiş içeri

hani diyeceksiniz ki bu devirde
bu kanı bozuk dünya semasında aşk ne arar

mahkum yorganını silkelediğinizde
lifler arasından bembeyaz toz dökülür
adam zehriyle uyur da kimse bilmez

kimse bilmez kalbin yitik zindanlarında
çığlık çığlığa aşkla doludur nice Adem
dünya semasından yağmurlar dökülürken
kalbin denizinde ne ateşler yakılır

aşk ve esrar; bıçak ve kan gibidir
yaralar, kanatır, ağlatır
tutkulu, arzulu ve yalnızlıkla doludur

hadi uyan ey Havva oğlu Adem
bu ne sarhoşluk, bu ne rüya
bırak saplasınlar kanlı bıçağı kalbine
adam gibi ölürsün bir kere...

17 Ağustos 2009 477 şiiri var.
Beğenenler (1)
Yorumlar