Aşk/istanbul
Bu yaşayan Şehr-i İstanbul'dur gönlümde;
Özlemek tam da bu olsa gerek.
Şiirler şarkılar yazar atarım ben haliçte,
Halden anlamaz oltama takılmış balıklar.
Biraz da sevdamdandır belki de, ağlamışlığı gözlerimin
Balıkçıların fırtınaya atılması bu yüzdendir;
Bir sevdadır içime işleyen.
Üsküdar ?dan geçen vapur bir daha geçmek ister
Bir de martılar hep vapurla geçer
Çay bana, simidin yarısı martılara
Çokça imrendiğim olmuştur kız kulesine
Sevileni ne de çoktur,
Anladım kız kulesi aslen İstanbulludur...
Biraz da nadandır seni sevmek İstanbul
Acıyı sende görüp, seninle sürüklenip gitmek
Sende solan ömürlerin
Sende sorgulanan gecelerin rağmına
Biraz da bedbahtlığımızdan olsa gerek
Bilmem sen misin ziyankâr
Yoksa ben miyim ziyan eden seni?
Anladım neydi böylesine
Hunharca katleden şey seni
Gecelerimi kâbusa çeviren
Söyle bana aşk tam da böyle değil mi?
Vuran, yaralayan!
Ne yalan söyleyeyim;
Bazen yalnız fotoğraflar da kalsan da,
Ben yüreğime nakşetmişim bir kere seni
Ne çok şiirlere:
Söksem seni,
Söksem atsam, izin kalır,
Gözlerimde resmin kalır
Sana bakan ama
Sende gören nur-u Şeyda'dır
Seni yazmayan tarih rüsvadır
Ey gözde güzel
Dilde bülbül İstanbul
Seni fetheden Sultan olmuş Fatih,
Seni müjdelere mec eden En Sevgili,
Seni bize veren Ali-i Rahmandır
Şimdi seni yazan şair acz-i mezkûr'dur
Sende aşka çarpmayan kalp; taş-ı mahzundur.
Seni bilmeyen, gelip görmeyen ne bilsin
Uğruna nice can verilen şehirsin
Gel gör ki;
Ben yoğum,
Senin yokluğunu bir ben bilirim,
Benim sen de olmayışımı sen nerden bileceksin
Sende kimler yok olmadı ki, ben olmayayım
Hangi üstad seni yazdı da adını silmedin
Bir mezar taşında dahi, derdini görmedin
Asi değilim; kıymet bilmedin
Oysa kimeydi bu aşk, cevap vermedin
Sen miydin tarihi yazdıran?
Yoksa tarihini yazan biz miydik?
Aşkın hepten dolandı gönüllere:
Resm etti seni Koca Sinan
O koca ömrüne,
Sana geldi Sultan-ı Eyyub;
sürüne sürüne!
Ey şehri İstanbul
Aşk nedir diye sorsalar şu Rahm-ı tekmil ömre:
Tarifini bilmeyen yine biz miydik?!...