At Körlüğü
uykusuzlukları hep birine adadık
dibini bulduğumuz rakı şişelerine
uydurduğumuz bahaneler gibi..
şanssızlığımızın doğuştan olduğu varsayımıyla
tükendik!
dikene dokunmadan gül ile sevişmek arzusu
hiç bitmedi..
yürümeden yaşama umutlarının
zan altında bırakmayacağını ekmek gibi ümit ettik
su gibi aziz saydık bütün yaralarımızı,
en şaşaalısı olma yolunda ilerlerken
ve bir kanaate daha boyun eğiyoruz
bütün körlerin ortak bir at bakışı vardı..
oysa dağların yolunu hiç bilmedik,
yağmurlarda hiç ıslanmadık
gökyüzünün ufuksuz yorganını,
hiç geçirmedik üstümüze
maviyi bir kuş kadar sevmedik
yürümedik hiç güzelin ardından,
çıkmadı burnumuz hiç bataklıktan
nefesimizin altındaki papatyaları,
ezdik, durduk hayat aralığında..
hiç eskimedi at gözlüklerimiz,
renginin soluşunu bile kabul etmedik
soluk aralıklarında
ve sonuç,
henüz yirmi beşinde
beti benzi atmış, çizgili ruju fazla kaçmış hayaller..