Ateş Böcekleri Damlıyor Şakaklarıma
Yağan güneşin altında
Ateş böcekleri damlıyor şakaklarıma
Ateş böcekleri uçuyor..
Ateşin böcekleri,
Gözlerimi yakıyor.
Kendi halinde ağaçlar ve kuşlar ve sayamadıklarım
ve baharın çiçekleri,
Bayramın gelişini ,
Ateş böcekleriyle kutluyorlar...
Turnalarla,
Onların gözleri,
Onların kanatlarıyla kutluyorlar.....
Turnalar bir şarkı gibi başımda dönüyor.
Dönüyor,benim de başım.....
Tutunamayıp düşüyorum.
Bir su seline...
Hatırlıyorum birden!
Bu benim,
Çok eski,çok ama çok eski aldanışım.....
Ya miş'li geçmiş zaman olmalı ya da di'li,
Bakın işte onu da hatırlayamıyorum!!!!!
Rüzgarın ellerini bulamadığım bir zamandan,
Almış beni turnalar....
Tutunamıyorum...
Yağamıyor,
Esemiyorum...
Bu esaretin kollarında ölsem diye, geçirsem de kalbimden
Tanrı sağır işte,
Duyuramıyorum!!!
Turnalar seni benden çalmış...
oysa ne çok güvenmiştim onlara!!!!
Onlar görmüş gözlerini,
-yani benim dokunamadıklarımı!
Onlar almış kokunu,
-yani benim öpemediğimi!
Onlar var ya,onlar....
Onlar,
Seni benden çalmış.....
Beni,benden!
Hatırlamıyorum işte!!!!
Gerisini hatırlamıyorum.
Bir türkü dinleniyor,yorgun...
Bir aç çocuk karnını doyuruyor,gözleri aç...
Kanat sesleri duyuluyor boş meydanda...
Ki o meydan kalabalıklara hasret gidecekken,
Aniden irkilip kendine geliyor..
Ve mırıldanıyor..
Bir hayal bu...
Eski çoğul,mutlu zamanları anımsıyor özlemle...
Özlemi, yeni doğmuş bir papatyanın beyazına konuyor öylece...
O eski,sundurmaları gıcırdayan babadan kalma o evde...
bir çocuk daha mırrıldanıyor,
ağlıyor,
sayamadıklarımın hepsi yerine....
Uzaktan gelen sesindeki turnalara sesleniyorum yine...
Ve utanmazca
Onlardan medet umuyorum yine....
Turnalar!
Sevdiğim oy....
Sevmediğim!!!!
bakıp da görmediğim,
görüp de bilmediğim ,
oy!!!!!
İçim acıyor,nedense...
yo.....
Siz,bilip de görmediğim,
Görüp de sevmediğimdiniz!
yani, siz,
Benim için,
Hiçtiniz!!!!!
Vazgeçiyorum veryansın etmekten!
Umut arslanın ağzında.
Yelelerini okşayıp,susuyorum.....
Ve bir dua gibi mırıldanılıyor haykırışım
İki dudak arasında....
Turnalar,
Sevdiğimi getirin!
Turnalar,bildiğimi.
Turnalar sevebileceğimi,sevdiğimi.
Görebileceğimi,gördüğümü..
aynaları getirin diye bağıran o çirkin kızın sevdalı sesinde..
yankılanıyor,haykırışım!!!
Kıırılıyor yine aynalar...
Biliyorum ya...
Kimin umurunda????
Söylemeğe devam ediyorum,
Söylenmeğe.....
Alışkın ya sözcükler zehrime....
Ölmüyorlar.
Direnip,yaşıyorlar
Yine de.....
Bir ağıt söyleniyor dağların ardında...
Merak etmeyin...
Duyduklarımı fısıldayacağım...
Sana da...
Ona da!!!!
O ses ,
haykırırmakta!!!
Götürün sırları dökülmüş şu cam parçalarını,
götürün şu eksilmişliğimi,
götürün saçlarımdaki akları,
yüzümdeki acıları..
Paramparça kalp kırıklarını!
götürün sensizliğimi,sessizliğimi.......
diye bağırıyor...
Gülümsetiyor beni!!!!!
O umarsız çığlıkta!!!!!!!
22 haziran 1996
şİİRE BAŞLARKEN DEDİM NE ÇOK UZUN YAZMIŞ AMA OKUMAYA BAŞALDIKDAN SONRA BİDE BAKTIM SONA GELMİŞİM İNANIN HÜZÜNLÜ ŞİİRNİZDE BENDE HÜZÜNLENDİM SEBEBİ SANKİ ÇOK KISA GELMİŞ GİBİ....🙂🙂tebrik ederim..ZEMOOOOOOOOOO👍👍
Rüzgarın ellerini bulamadığım bir zamandan, Almış beni turnalar.... Tutunamıyorum... Yağamıyor, Esemiyorum... Bu esaretin kollarında ölsem diye, geçirsem de kalbimden Tanrı sağır işte, Duyuramıyorum!!!
ve bu bölüm bu dizeleri yazan biri kötü şair olmaz şlüphesiz...
tebriklerim ve teşekklerimle saygılarım birarada 👍👍👍👍👍👍
Turna, halk şiirinin gurbet temasında ayrılmaz bir parçası. Ya gurbettekine haber gönderilen ya gurbettekinden haber alınan kuşlardır. Şiirde halk edebiyatını bu motifi "Turnalar, Sevdiğimi getirin! Turnalar,bildiğimi. Turnalar sevebileceğimi,sevdiğimi. Görebileceğimi,gördüğümü.."dizelerinde bu işleviyle anlatılırken şair, "Götürün sırları dökülmüş şu cam parçalarını, götürün şu eksilmişliğimi, götürün saçlarımdaki akları, yüzümdeki acıları.. Paramparça kalp kırıklarını! götürün sensizliğimi,sessizliğimi......." dizelerinde ise farkşlı bir işlevde kullanılmış ki bu şiirde bir yenilik. Bu kez sevgili değil bedendeki hallerin biçimlerin silinmesi, anlamıyla ele alınmış. Böyleceçok güzel dizeler ve duygu yüklü bir şiir yaratılmış. Tebrikler Gülgün Hanım.
gülgün hanım okudum şiirinizi ama yine çok dağınık bir perspektif aktı gözlerime...
şiirsel olarak gayet güzel bir anlatımınız var demiştim önde de.. ama ya benim anlayamadığım kadar derin yazıyorsunuz ki konu ve temaları birbirine yaklaştırmak epey zor .. ya da ben bir yanından tutuyorum benim derinliğim yetmiyor.. sanki ağzınızdan aklınızdan her geçeni o an yani yazıyornmuşsunuz gibi bel ki tarzınız böyledir..
ama ben şuna inandım ki bir kere mesleğinişz gererği çok normalden çok derin düşünüyor izliyorsunuz insanları.. hayatı paylaşımı vs.. bu nedenle diyorum yargılama ve sorgulama mekanizmalarınız bizxe göre çoık daha derin... ve bunu şiirede olduğu gibi yansıtıyor sunuz....
şiir çok hoştu yine... ama dediğim gibi öyle derin bir dimapğ izi var ki.. yine şuna benzettim çok çok değerli bir tabloyu sadece değerli olduğundan şüphe etmeyecek kadar ama tam da çözememiş bir amatör seyirci gibi geldişm kendime... ve bir çok vurucu dize gördüm şahane;
Dönüyor,benim de başım..... Tutunamayıp düşüyorum. Bir su seline... Hatırlıyorum birden! Bu benim, Çok eski,çok ama çok eski aldanışım..... Ya miş'li geçmiş zaman olmalı ya da di'li, Bakın işte onu da hatırlayamıyorum!!!!
O ses , haykırırmakta!!! Götürün sırları dökülmüş şu cam parçalarını, götürün şu eksilmişliğimi, götürün saçlarımdaki akları, yüzümdeki acıları..
Çok güzel ve anlamlı mısralar. Yüreğinize sağlık kaleminiz daim olsun.. 👍===TEBRİK EDERİM===👍