Atlar Hep Ayakta Uyurdu
Uzak uzak ellerden yükselterek kaldırımların sesini
öbek öbek geldiler
nede olsa çok sular aktı bu köprülerin altından
ve orası hiç bir zaman burası olmasa da
nobran
cahil
ve öylesine çok haindiler ki
nedense tatmıştım yeterince bu savaşları içimde ben çok öncelerden.
Bir kız oturmuş gözyaşlarının kıyısında
şimdi herkes hakkına düşeni alsın diyor
yeni iskâna açılan ayın bahçelerinden
ve güneş yine senin gözbebeklerinde
hüzün
özlem
ve aşk hiç ölmedi ki
hâlbuki uyuklayarak türküsünü mırıldanan bu ırmakta, izlerle dolu menderesler var.
Ve başımı ellerimin arasına alıp dalıyorum
içinde kocaman bir güneşin dolandığı bu dünyada
atlar hep ayakta uyurdu
yansımalar
ve bu ışık oyunlarıyla
belki de bakışındaki ışığı yakalamak içindi aldanmalarım, darağacının uzayan gölgesine uzandığımızda hâlâ çok çarpıntım var.
kıtaların sonundaki uzun mısralar sanki şiirin ahekini bozuyor. Okurken zorlanıyor insan. Ama duygu geçişi var güzel.