Avuntu Ve Kuruntu
avuntu geçiriyorum kenarından solmuş bir yaprağın
ağaçların
düşe yenik flu görüntüsünden
koyu fısıltılı kirpiklerine
sokaklarda
son sürat düşmelerim geçiyor sakince
duvarlarım sesine hasret
yazdıklarımı
yazamadıklarımı
ve okuduklarını okuyamadıklarını kazıyor yağmurun ellerine
cennet gibi tenha
cehennem gibi kalabalık
ruhların gezisi şahit oluyor rüzgarına
orada
uzaktayken
iki dalga
denizin sırtında
durağan her yanılgı gökkuşağının renksiz penceresinden
mahzun ve içli
hoyrat gecelere birikintiler bırakıp
küskünlüğe itaat ediyor
her bir ışık cılızlığa adım atarken
yavaş yavaş
kirli sularında boğuluyor bir kuş
önünde engeller var sayısızca
haksızlığa boyun eğdikçe daha da büyüyor günahı
sığmaz oluyor yüreğine
söyleyemediği her bir acı
kanat takıp özgürleşecekken
üç kelime de ayaklarına prangalar geçirip
beklemeye koyuluyor süresini bilmeden
kanat takıp özgürleşecekken
kavalın iniltisiyle kendini sürüye kaptırıyor
ve ayrılıyor bir bir renklerinden
çığlığa benziyor teni
çeviriyor yanılsamalarını ellerinin üzerinden kaydırıp götürerek
tam da
çok yakınken
gün batımı kızıllığında
geriniyor bir bulut
sık sık zoraki teselliler ikna ediyor isyana çağrılan yüreğimi
kuruntu geçiriyorum kenarından hafif sıyrılmış aklımın
haklılıklarımın
güneşe yenik parantez içi sevgisinden
tunç kafiyeli şiirlerine...
22.03.13
Şiirin yarınıdır İlknur Karaca'lar.
Güzel bir şiirdi,
"gün batımı kızıllığında geriniyor bir bulut sık sık zoraki teselliler ikna ediyor isyana çağrılan yüreğimi"
En çok da bu kısmını sevdim.
Kutlarım...