Ayakkabı Boyacısı
Daha beş yaşındayken ayrıldım annemden,
Ana kokusuna, sıcaklığına doyamadan.
Yedi yaşındaydım babamdan ayrıldığımda,
Hayat denen gerçekle tanıştığımda.
Sekiz yaşındayken arkadaşlarım okula giderdi,
Bense çalışmaya.
Abilerimin ayakkabılarını boyardım gündüzleri,
Geceleri ise bir bankta sabahlardım.
Bazen bir yağmur yağardı, delicesine.
Eski bir binaya sığınırdım yağmurdan öyle korkarak,
Kimin olduğunu bile bilmediğim o binaya.
Hani, insan ister mi böyle bir hayatı yaşamak?
Ama bazen hayat itiyor insanı bilmediği yerlere.
Birgün yine aldım sandığı çıktım işe.
Karşı kaldırımda birisi vardı, belliki zenginlerden.
Yada bana öyle geliyordu takımlar içinde gördüğümden.
Hemen geçtim karşıya yaklaştım yanına,
?Abi? dedim. Boyayayım mı?
?Tabi küçük? dedi bana.
Ben boyarken ayakkabıları, okşuyordu kafamı,
Belliki sevmişti beni.
?Küçük? dedi ?istersen seni gezdireyim bugün?
İçimi bilmediğim bir heyecan sardı,
Kalp atışlarım hızlandı birden.
?Yaşasın? dedim içimden bende arkadaşlarım gibi gezecem.
Önce karnımı doyurdu abi,
Sonra Lunaparka.
O gün unuttum geçmişte yaşadığım zorlukları,
Bir günlüğüne ara verdim çektiğim çileye.
Sonra akşam oldu, ben yine banktayım.
Ama olsun. Çok eğlendim akşama kadar.
Çocuk olmayı gördüm o gün.
Eğlenmenin nasıl olduğunu tattım
Ve hayatın güzel yüzünün olduğunu gördüm,
Bir günlüğüne bile olsa...