Ayıp Ettik Aşka
doğrusu ayıp oldu aşka,
biz ona çok haksızlık ettik.
ben fazlasıyla severek,
sen çokça giderek...
ayıp ettik doğrusu,
biz seninle haksız yere aşka...
caiz değil biliyorum, gözlerinin cemiyetinin nazarında
benim hayran hayran bakışlarımın fokurdayan teslimeti,
fazlasıyla günahkar,
fazlasıyla münafık, cehennem
ve haram...
biliyorum
ben helak olmam bu yalnızlıkla...
belki bu beklediğimdi senden;
ismi zikredilmeyen
aksakallı bir peygamberin
hiçbir kutsal kitapta geçmeyen şefkati...
belki de bir melek cebinden düşürmüştür düşüncesiyle seni,
cehennemlik bir kaderin mülteci iskeletinin
kendisine yer olmadığını bildiği bir limana
son sığınma talebi...
bilirim, hiçbir yürek çırpıntım dokunamaz
havasına dudaklarının püskürdüğü cennet atmosferinin,
titretemez benim için kirpiklerini bu isimsiz ve cisimsiz esintiler,
hiçbir bakışın göremez beni aşikar,
hep değişir hüviyeti varoluşumun böyle karşında,
yine de fark etmezsin...
fark etmezsin;
aslı tırtıl olan bu sürüngenin insancıl yanını,
bir kelebeğe dönüştüğünü
ve çok az süre sonra ölüme dirileceğini...
çekirdeğini çıtlatmış bir atom gibi eksilmışım tam orta yerimden,
neylersin ki alınyazıma mürekkep atmışım böyle beyhude,
ezberimde sadece sen kaldın, sen
hafızamda 7 harfli bir ölüm fermanı,
anlatamamışım...
doğrusu ayıp attık biz seninle aşka,
sen hiç sevmeyerek,
bense hiç sevmemeyi beceremeyerek...