Ay’la Güneş
Ben gövdesi kurumuş
Bir Zeytin ağacıyım
Senin ışığınla kabuğum çatlar
Ìçimde bin yıllık bir öz saklı olan
Adını her hücrem unuturken
Köklerim fısıldar seni
Senin teninde
Doğar her coğrafya
Benim içimde erir bütün kıtalar
Sen ışığı eğip büken
Bir Tanrı’nın gözbebeği
Ben o Tanrı’nın karanlıkta unuttuğu
Çırılçıplak bir yankıyım
Bakışınla başlar
Evrenin kalp atışı
Benim susuşumda dağılır Galaksiler
Ay ve Güneş
Sadece gökte değil
Benim alnımda da döner durur
Sen doğarsın, ben batarım
Sen batarsın, ben ağlarım
İkimizin adı aynı kitabın
Farklı dillerle
Yazılmış sayfalarında
Okunamadan yırtılan şiirler gibi
Seninle aynı cümlede olsak bile
Farklı anlamlar yükleniriz
Sen dokunduğunda
Cam olurum
Ben konuştuğumda
Sen taş kesilirsin
Kırılmakla susmak arasında
Bir sonsuzluk çizgisi çizeriz
Ve belki..
Biz hiçbir zaman
Bir araya gelemeğiz
Ama hep birbirimizin karşı kıyısında
Aynı özlemi
Başka dillerle
Söylemeye devam edeceğiz
Sen göğe yazılmış
Bir suskunluk
Ben yere kazınmış bir çığlık
Birbirimize bakan
Ìki ayna gibiyiz
Asla dokunmadan
Çoğalan yansımalar
Ben sana her yaklaştığımda
Kendimi biraz daha eksiltirim
Çünkü senin parlaklığın
Benim gölgemi çoğaltır
Seninle var olduğumda
Kendime yabancı olurum
Senin ışığında
Bütün suretlerim dağılır
Ve sen..
Zamanı bile yanıltan o aydınlık
Benim içimde karanlığa dönersin
Çünkü ışığın bile
Yorulduğu bir kalbim var
Çünkü sevgi bazen bir yangın değil
Yavaş yavaş sönmeye
Razı bir külleniştir
Yine de,.
Sen doğdukça ben beklerim
Sen sustukça ben yazarım
Adınla başlar her hece
Ve her şiirin sonunda
Ben yine sana dönerim
Ay’la Güneş
Sonsuz bir raksın
Ìki ucuyuz
Ne dokunuruz birbirimize
Ne koparız birbirimizden
Birbirimizi yakmadan
Sonsuza dek yanabilir miyiz?
Kim bilir..
Belki de "AṢK"
Hiç buluşmadan birbirine inanmaktır
---
sevay