Ayna1
begonyalar delimsirek bir şimşekle
doğdu aynadan
sütlü grilerden fışkıran, vanilya kokusuydu
mayalaşan suratından bal çiçekleri akıtan
o yağmurlardı, tenine yaş damlatan
bulutlu yüzüne yapıştırdığı, çizgilerdi zamanın
şempanzeler dağılıyordu pürüzlü gölgesinden
burnu karga, teni güvercin, gökkuşağı kanatlarıyla
tavus kuşunun posteriydi askısız duran, aynada
soğuk bileklerinden nabzı gökleri titretip
geri vuruyordu silkelendiği balkondan
kaba bir töhmet sinesinden fırlayıp
çatlattı aynayı
hoş sedalar muştuladığı tarak
akıyordu yumurtanın akından
Aklanmış tüm aklardan
camların buğusuna çizdiği ilk resim gibi
anlamsızlıklardan,
duvarlara damlayan yağmurlar gibi
sıvayı kavlatan,
her buğusunda nefeslerin
gözü her çağı ısıran,
gecenin kumrallığında dahi
aynadan hokus pokuslanan nemli yaldız;
Vınıldıyor, gözlerinden ağır tebessümlerle
dudaklarındaki son hâl, zaman slaytlarından
yansıyor gözbebeklerindeki aynaya.
üç_beş yorgan ısıtmıyor
Mahcup laleler dizilmiş eşarplara.
kırılan aynaların ışığı
toprağa sarılan kök gibi uzatıyor başını
yalnız bir bedendir fısıldıyor kendisine
dikenli havuzlarda rastladığı duyargalar
son kulaçlarında ömrünün
delimsirek bir çığlıktır aynanın duyduğu
toplayan bilmez bu cam kırıkları
kime mihnetli, kime zimmetli
Anlayacaktır kendi uğuldayışında küçük rüzgâr
Başka ellerin elindedir şimdi
sonsuzparça, emanet güzelliği
aynaların...
8 Ekim 2010 Cuma