Aynı Vakit Değil
tamamlaması için gergin bir tel bulup
çalmasını istedim tanrıdan
aniden bir loşluğun içinde
bir kaç metre tırmanıp geri gelen ve ezgileriyle
sürekli ilerleyen kırmızı daireler
dışarıya çıkıp çıkmadığına emin olamayan biri gibi
karar vermeye çalıştım
ya şarkıların tuşlarında kaybolup gidecektim
ya da
sokak lambalarına değen yağmurların izniyle
devam edecektim hayal kurmaya
aslında pek de uzak değildi kaldığım yer
bütün sıkıcılığı ile o merdivenleri bir çırpıda çıkıp
bir kapı bulup soluğum soğuyana dek kendime varmayı
benliğime kapılıp karmaşık bir ses tonuyla
yeni biri olarak karşınıza çıkmayı istiyordum
ama asansördeki aynaya gülümseyince
eski tavırlarımı tanıyıp geri döndüm kendime
aşağı doğru tam hız korkuyla korkulukları yuttum
hayalin içinde başka bir hayal
yanlış yönlere sürüklüyordu beni
tekrar o soğuk rüzgarların esintisine kapılıp
gece lambalarının sessizliğini dinledim
aynı yerde ama aynı zamanda değil
loş ışıkların yarım ezgilerinden artan boşluk
aynı vakit değil
sürekli tekrarlanan sevinçlerin uykusu
yüzüme baktıkça titreyen eski salıncak
gıcırdayarak gidip geliyor
gözlerini karşıdaki ceviz ağacına bağışlayan çocuk
dişlerini sıkıp kendi gölgesiyle alay ediyor
bu kalabalığı görmek istemiyorum
tepinip duruyor rüyalara sığmayan afacan
ne terk edilmiş parkın azalan ışığıyım artık
ne de siz geçerken patikalarını yırtan bir yol
sizi seviyorum demekle meşgul
ay ışığıyla eğleniyorum
şimdiki zaman ve sonrası için
değişmeyen tek şey
hayallerim.