Ayrılıyorduk Seninle
karbon monoksitli bir havada ayrılmıştık seninle
sen bana kibarca seni terk ediyorum diyordun
bense derin düşüncelere dalıyordum
çaresiz bende ayrılıyordum senden
dişlerim arasından bilinmez ama belki son kez sana seni seviyorum diyordum
korkacak mıydım artık her karbon monoksitli kış akşamlarından
karbon monoksitli bir havada ayrılmıştık seninle
sen bana kibarca seni terk ediyorum diyordun
bense gülümsemeye çalışıyordum içimdeki masum çocuğun haykırışlarını bastırmak için
karbon monoksitli bir havada ayrılmıştık seninle
sen bana kibarca seni terk ediyorum diyordun
bense sana aldığım o turuncu balığı düşünüyordum
az bir ömür biçtiğim o turuncu balığı
ve biz ayrılıyorduk ve sanki o yaşayarak anlatmaya çalışıyordu aşkımızın bitmediğini
karbon monoksitli bir havada ayrılmıştık seninle
sen bana kibarca seni terk ediyorum diyordun
ve bense seni duymak istemiyordum
üzemiyordum seni içimdeki masum çocuğun isyanına karşın
bir nedeni olmalı hala senin fotoğrafının cebimde olmasının
karbon monoksitli bir havada ayrılmıştık seninle
sen beni terk ediyordun canımı acıtmaksızın ve kırmaksızın
ama acıtıyordu işte senin bundan sonra yanımda olmayacağının düşüncesi
her şeyimizi paylaştığımız o yol vardı ya
hani soğuk kış akşamlarında seni eve bırakırken sarıldığın o yol
ayrılıyorduk o yolda sanki hiç bir şey yaşanmamış gibi
yada yaşananlara inat ayrıldığımız o yol.
yürüyemiyorum artık karbon monoksitli havada seninle yürüdüğüm yollarda
elini tutamıyorum başka bir güzelin artık
güneş yardımcı oluyor bana seni unutmam için
sonra birden bulutlar kaplıyor gökyüzünü.
ve birden senin içimi eriten sözlerin geliyor aklıma
geçiyorduk birbirimize yanından sessizce ama bakamıyorduk yüzlerimize
ayrılık ne acıymış böyle
nasıl olur sana seni seviyorum demeden güne başlamak
başlıyorum işte ayrılığın yazısız kurallarına uyarak
karbon monoksitli havada ayrılmıştık seninle
sen bana seni terk ediyorum diyordun
bense sokak lambalarıyla aydınlatılmış yolda zifiri karanlığımda kayboluyordum