Azize
I-
yorgunum azize
'' Mevsim hep güz bitimi.
Çalılar içinde kanadı kırık
bir serçe ne dilerse onu diledim.
Yumdum gözlerimi, ağzım alabildiğine gök. ''
Rehnüma
parmaklarım perçemlerimden ölüyor
kulaklarım en sağır suskunluğu giyinip kendine gömüldü
algılamam sustu dilim ise yutkunmayı unutup
bir bebeğin sol kulağında ki
faili meçhul bir cinayeti afişe ediyor
gece göz bültenleriyle
rahlenin yağmurunu satıyor
köle tüccarlarına gölge koleksiyoncusu
ve oku
son demde yoktan yok ettiğim enkazımı azize
enkazım görülmüyor
II-
içinde milyonlarca çocuk cesedi olan
çatlamış göz gördün mü azize
ve irisinde kan mezarı olan çığlık kuşlarının
göğ mahzeninde kırmızı mercekten uçuşup
ölüm derisinin kehanetleriyle kazınmış korku çıkmazında
kayıp defter tutanağı tutanak hükümsüzdür
sol kulağımın işittiği leyli damarlarını bir caneze töreninde
aldılar benden azize
o günden bugüne ben hep mezar yudumladım aklımın saçlarıyla
saçlarım yok benim azize yok
tırmalayan göğün kıkırdamaları azize
iki esre arası araf yutkunluğu
dilimi içime yediğimden beri
sus serçeleri beynimin koridorlarını linç edip
kaçışıyorlar sâlâ salıncağından
salıncağım tahta evin kulesinde eskimiş şiir ölüsü
hiç bir ölüm şiiri yetmiyor
kürdi bir şehrin bombalanmasına
hiç bir serenat yetmiyor
kendimi defalarca boğazımın darağacına asmama
velhasıl kuşları yedim yeryüzü öldü
III-
kaç mayın sıktım beynimin dar sokaklarına
ve ben yine ölemedim
siyahi bir çocuğun boynunda tüneyen aç sinekleri
linç edip içtikleri kanları kendilerine deprem seli yaptım
ve sinekler yine açtılar azize
ve sinekler hep diriler/di azize
kırkı çıkmış şiirin köşe adresini sabıkalılar bastı
katiller gecenin yaşını içip içip sarhoştular azize
içtikleri sübyan vaveylasının sessiz sahnesinde
körlük cinneti
yer gök katliam ateş çukurunda ağlayan uçurum çocukları
IV-
'' Zamanı yiyip bitirdi karanlık.
Gece yoktu.
Güneş çoktan kömürleşmis ve yeryüzü yapışkan
bir karanlıkla örtülmüştü.
Yabani sesler geliyordu derinlerden
ve karanlığı ince bir bıçak gibi yırtıyordu.
Saklayan kırbaç gibi.
Acı duvarını aşan bu sesler,
madeni bir gürültüye dönüyor
ve yer kabuğunu zorluyordu artık.
Sesim yoktu.
Karanlığın karnında yitirdim sesimi.
Kör bir kuyuda unutulan Yusuf'tum belki, azize.
Ama durmadan soruyorlardı.
Tanrılar bilmiyordu sordukları şeyleri,
peygamberler büsbütün hain çıkmıştı.
Ama yine de soruyorlar, soruyorlar, soruyorlar. ''
I-
'' ve ölü bir ışık sızıyor içeri ''
ruhum sorulanlara kimyası bozuk lehçelerden
ve kâhinlerin kehanetlerinden ölüp
kaçıyor ruhlar evinden
ateş ve su şahit ki
kalbim yok benim azize
Duisburg/Lösev
Onbeşinciyıl
Sayın Ormancı: Bin gülücük kuşlarıyla
Var olun her dem.
ateş ve su şahit ki kalbim yok benim azize 😙😙
Şiir okumak istiyorsanız bu sayfadan ayrılmamak lazım... her daim güzel şiirlerin altında Tülay. A . Demir imzasını görebilirsiniz...👍😙
Kaleminizin izi silinmesin efendim...👍
Şiirin soluğu hiç bitmesin istiyor insan, dinledikçe dinleyesi geliyor. Kutlarım şairini de seslendirenini de. Selamlar ola değerli yüreklerinize. 👍😙👍
Ne zaman bu sayfaya gelip şiir okuyup da boş döndük ki...👍🤐🤐
Tebrikler her daim yürekten...
Tartışmasız günümün şiiridir.
Mükemmeldi Tülay.
Seslendirmede öyle...
👑👑👑