Babam'a
Bin bir umutla baktın yüzüme evvela
Güneş misali sıcak ve durgun gözlerinle
İlk değildim biliyorum!
Yine de emsalim yokmuş gibi yönelttin bana
pırlantayı andıran
gözbebeklerinin saydamlığını...
Dokunuşların benzersizdi. Baba...
Ürkek ve bir sarrafın ağırlığında.
Pürültülü nasır tutmuş ellerin,
Şefkat dolu, pamuk yumuşaklığında.
Bak geldim işte dünyana
Hadi beni bana anlat. Baba...
Tarihine sığdıramadın alın terini
Her biri inci, yakut veyahut tuzlu bir çiğ tanesi
Yağmurların en dolusuydu sanki
Sen yağdıkça toprağıma
Başka bir mana kazanıyordu
içimdeki dünya.
Yılmadan yıkılmadan aza-çoğa tamah ederdin. Baba...
Yorgunluğunu haykırırcasına hayata
Dalıp gitmen, anlamsız haberler karşısında
Sonrasında bulurdun ya kendini
Hep olmasını istediğin
O mütevazı ahşap evin verandasında
Sen göremesen de ben artık büyüdüm. Baba...
Müsaade et de savaşayım ben de hayatla
Hatırlar mısın? Sana söz vermiştim. Baba...
Yıldızlara en yakın yerde duracam demiştim
Adam ol demiştin evvela
Bak oldum...
Hadi, hadi beni dünyana anlat. Baba...
Gittiğin yerde her kim varsa,
Beni onlara anlat. Baba...
Beni babana anlat ilk önce,
Yatıyorsun yanıbaşında...