Basamak
Geçip giden mevsimler değilmiş yalnız.
Geçmiş, tüm körpeliğiyle avuçlarımda
Avuçlarım bir insanın ölüşü gibi.
Şahidiz dehlizinde kaybolan mısraların
Buram buram hasrete.
İçimde bir bitmez gitme isteği...
Bağrımı gere gere koşuyorum uçurumlara!
Uçurum dediğin,bir çift ıslak göz.
Namluların ucu ölüm vaad etmiyor artık.
Ölçüsünü yitirmiş beyitler saplıyorum kalbime!
Yaşamak çekiştiriyor dört bir yanımdan,
Sevmeye yeteneksiziğimden düşüyorum uykulara.
Bir gizli geçit kuruyorum rüyalarına,
Kıldan ince köprülerden yuvarlanıyorum.
Anlıyorum
Güzel şarkıların sonu yok.
Mahcubum, kırgınım gökyüzüne
Gökyüzü, bir hudutsuz mor sandık.
Sandığına kilitle beni,
Ki öldüğümü bileyim
Sararmış resimlerde.
Hayalin çeyizini sarkıtmış bir kız gibi.
Biraz asi, biraz ürkek, biraz orospu.
Kuduruyor içimdeki taze özlemler.
Gözaltı çukurlarımda mayalanıyor
Umudun tırlarla kaçırılışı.
Yoksa bu dikenler,bu hikaye, bu eller...
İnsanın aklına aklına geliyor.
Öfkenin üstüne sifonu çekmek istediğim o anda
Toy bir dolunay peyda oluyor küllerimden,
Kıtlama şekerlerle içilmiş sevdalar boşalıyor gökyüzünden.
Dilimi törpülüyor alaturka bir yağmur.
Su, sereserpe hayallerimin kehaneti.
Işığı görenlerin gözlerinden
Bir damla su değene dek dudaklarıma
Yaşayacağım, dilimin altındaki güllerle.
Yaşayacağım, gönlümde solmuş ölülerle.
Ellerini ayırma kanlı yakamdan
Yoksa bu düşmüşlük, bu sessizlik
Bu fanilik beni öldürecek.
Gidiyorum, bu dünya fazla tehditkar
Gidiyorum, az yorgunum, fazla günahkar.