Başka Gün

-Venüs'ün bağrına ekin telli duvaklarımızı,
Sabah olunca aşk olup akacağız yeryüzüne.

Sessizlik...

Renkli kulübelerin kıvrımında tebessüm saklı bacalarından
İçeri dalan çok sesli dualar gibi gökyüzü, bugün
Yanaklarında güller açan gün doğumunun parmaklarını sulayan
gözyaşlarında saklı, kulaktan dolma hüzünlerin fısıltısında, sır.
Temelden ışıltılı pembe binaların ellerini göğe açan halleri
Savunmasız çocukların üzerine örttüğü yorgan:
-Gökten illet düşse öpülür, koklanır, bugün.

Altın işlemeli saç telleri nefes keser Toprak Ana'nın,
Gözlerinde yeşil-mavi bir düğün
Dudaklarından akan şehvet nice şehirleri hiçe sayar
Kulaklarına düşen sevgi sözlerini saklayıp bağrına basar
Avuçlarına bakar yeryüzü
Âşık olur aksine, doğum çizgisine düşenin:
Avuçlarında dolu dolu, avaz avaz kadın.

-Yaslı bir bulutun sırtına bağlayın hasretlerimi
Gün doğduğunda yağmur olup yağacağım ayakucunuza.

Çığlık...


Kirpikleri arp teli gibi sessiz meltemin
Kadın parmaklarını iliştirir, doğanın müziği çalınır
kaçırılır!
Köle edilir gri abidelerin salyası akan duvarları arkasında.

Burada ten sıcaklığı tanır, sıcaklığa hayran kalır
Bu arada, tükenmek bilmez yol,
koordinatlar iki uçta sabit kalır: Sen ve Ben'den ibarettir.
Bencildir yaşam; insana özenir.

Orada, genç kadın, yeşil hayallerin kırmızı gölgelerinde
Saçlarındaki sarı ayrılık perspektifleri hayat memat meselesidir.
Orada, terk edilmiş geçmişlerine ağlayan kullar arasında
Gözlerinden akan yaşın berrak melodisinde
Geleceğin hiç var olmayışından habersiz çocuklarla dans edilir.

-Yalnız bir kalabalığın üstüne gerin bileklerimi
Kesiklerimden akan sevgiyle boğacağım insanları
-çoğaldıklarında-.