Başka Kapıya Hurdacı
Evvel zaman içinde
Yaz ayının tekerleklerini patlatır
İçinde oyunlar oynardık
Direksiyonda uyur
Temmuzun koynunda örtüsüz yatardık
Kara saban ile sürülen
Gençliğimizin tarlasında
Namlı sevdaların bereketli ekinleri vardı
Bir buçuk güneş sarkar üzerine
Rüzgarın ıslığı serinletirdi
Gökten yere koşardı
Uzun bacaklı yağmurlar
Vızır vızır gözlüksüz çalışan arılar
Sarı başakları kovan zannederdi
Karşılık beklemezdi yel beleş eser
Değirmen taşını döndürürdü
Ezilirdi un olurdu yarin ela gözleri
Odunsuz şaha kalkan aşkın ateşinin
Etekleri tutuşurdu
Bol duygulu küncü atılan
Somun ekmeğinden pembemsi sevgi buğulanırdı
Kokusu misk-i amber gibi
Okşardı burnumu
Şimdi
Soframda
Gevrek gülüşlerinin
Kırıntısını elime geçirsem
Nazar boncuğu takacağım
Kokunun elini tutsam
Böğürtlen toplamaya götüreceğim
Arıza yapan yaz ayından vazgeçmedim
Tekerleklerini tamir etmem ama
Arada bir kırılan camlarını değiştirip
Gevşeyen haziranın cıvatalarını sıkıyor
Onu onarıyorum
Hadi hurdacı
Başka kapıya
Sana diyorum üşüyen hurdacı
Başka kapıya
Kelimeleri giydirişiniz o kadar zarif ki okurken hep bir tebessüm yayılıyor yüzümüze :)
Şimdi Soframda Gevrek gülüşlerinin Kırıntısını elime geçirsem Nazar boncuğu takacağım
Kısmına kadar her şey çok güzeldi. Rüya gibi bir seyirdi her dize... Ta ki bu bölüme kadar. Sonra irkildim uyandım rüyadan. Hüzün kapladı sayfayı.
Ama yine de keyifle okudum. kaleminize sağlık. Saygılar.