Başkaldırı
Dili bozuk sükûtum baş kaldırdı dünyaya
Ayağının altında ezerken asırları
Haykırdım yıldızlara dağın başında aya
Çekip döktüm kalbimden acı veren sırları.
Doğruyu diyeceğim duysun artık el âlem
Yazıversin olanı kırmadan beni kalem.
Yitirdiğim düşlerim önüme dökülüyor
Nefesimi kesiyor içimdeki bin gamla
Saçlarımla birlikte hayalim sökülüyor
Yüreğimi yakıyor akıp düşen her damla.
Söyledim fütursuzca içimde hazır durur
Yedi beş şiddetinde depremle beni vurur.
Bilmem artık gelen an ne götürür ne alır
Dağların zirvesinde sert bir taş olur muyum?
Çıldıran günlerimden belki de adım kalır
Fırtınayla savrulup hurdahaş olur muyum?
Sanırım tek çare var, ölüm; en iyi çözüm
Sen gitmeden inan ki kapanmak bilmez gözüm.
Kötüleri kurutup alnımdan akan terle
Temizlik yapacağım can kopmadan bedenden
Deşeceğim içini elimdeki neşterle
Hey dünya! Bak bu yana! Yoksa korktun mu benden?
Parmağım tetiktedir namludan doğsun güneş
Hedefim belirlendi. Durma! Nişan al! Ateş!
dizleri tutmaz oldu ihtiyarladı artık dünyada ona kalsa verecek son nefesini ve dillenebilse "ey İsrafil duy sesimi" diyecek...
Çok beğendim, yeniden yeniden okudum, "Parmağım tetiktedir namludan doğsun güneş Hedefim belirlendi. Durma! Nişan al! Ateş! " demek ki şair olmak böyle birşey. Tebrikler, kaleminizden hep güneşler yağmurlar yayılsın. Yüreğiniz daima sağlık ve afiyette olsun. Selam ve saygı ile...
ilham verici efendim