Baykuş
yarın bozkırı görür benim yüreğimden umut
kopuk esenlemelere çizik atar sessizlik
kırmızı taş
atılır penceresi kırık göğün ellerine
imgeler sarar geçmişi
gözyaşlarımdan düşer düşler çocuk esneyince
her yerde yırtık maviler
kontrol ederler
bugün hecelere düşer mi aşk diye
her yerde dümeni tütmez gemiler
ölü kaygıyı izlerler
bugün insanların kalbine iner mi sevgi diye
ve
bilmeksizin s/öğütlerin mutluluğu eserken
ılgıt ılgıt boğazıma
ötesinde dargınlıkların vururken ayaklarıma
ağır başlı palmiyelerden dinler kulağım eskiyi
yeni hala avuçlarımda dururken hem de
hiç yokmuş gibi anlatılır küçüklüğüme masallar
hiçbir şey yokmuş gibi anlatılır masallar
inanası var olan usuma
gece utangaç yıldızların melodisi
sonsuzluğuma duyurur tüm şehrin iniltisini
şayet gündüzler olmasın
ki ıslanır bulutlarım yağan yağmurdan
bir ben bilirim kurumamayı
bir ben bilirim
annemin kucağında ağlamayı
bunalıp zincirlerle kendimi asmayı
bengi kıyılar
sicimle ömrü saadet çıkmazına taşırlar
bir süre sonra
konuşamaz olur ayrılık
teması kırık öyküden
aşağılara doğru çukurdan seslenircesine
imdat naraları girer şiirin nefesine
şafak üç beş gün
daha fazlası hüzne sürgün
mevsimlerim güneşin içinde hatırlatılmış şarkılarım
tenha yolla anımsamaya
bakışı müsait caddelerden sokaklara
kaldırım inceliğindeki ruhuma
ışık hızıyla ilettiğin acılarla
gölge boyu kazınır körüklenen alevler
külleri yine yeniden doğan bir nar
üflediğinde ayın kulaklarına konar
örter üstümü kaçak sebepler
kirpiklerimden yavaşça süzülür beklemeler
yokuş aşağı iner
tam renkli deniz
yarın ezberi bozuk baykuş öter yitirilmişliğimi
ki sonra, kolayca
kopuk elvedalara kara çizer sessizlik...
10.04.13