Bazı Sonlar Hep Aynı

Çok şatafatlı sözler çıkması beklenemez
Suzuzluktan kurumuş,
tatlı ve tuzlu bütün dişilerden uzak,
Ramazan dolayısıyla kapatılmış
ve iki kadeh rakıdan da muaf,
Çoğu zaman suskun-susturulmuş demeye dilim varmıyor-,
Bazen gereksiz,
ama yine de Türk Lirasından kiymetli kelamlar eden,
Yaramaz bir insan dilinden..

Euro gibi sabitlensin isterdim bakışlarımız,
Ağaran gökyüzünün yüzündeki kızıllığa..
Bulutlar bile güneşi doğururken utanıyor,...
Bu cümleyi bitirmekten utanıyorum!

Şeytan da kızıl renki olduğu için bu kadar çekici.
Kızıl saçlı kızlar seksi olurmuş;
öyle diyordu filmdeki kavruk bıyıklı kalın gözlüklü ecnebi.
Gavurun sözüne güven olmaz ama,
Bir de 'kızıl elma' diye bir idealimiz vardı,
O da yalan oldu.
"Manavlar da şiire inansın diye kırmızıydı elmalar" sözü zaten yalan...

Bana dokunmayan yalan bin yaşasın!
Yaşasın 23 Nisan ve bazı hüzünlü Eylül akşamları!
Ve kahrolsun bağzı şeyler.
-noktalama ve imla kuralları örneğin-
Batsın bu dünya, ve sahura kadar batak oynayan ergen ölüleri!

Herşeyi arabeske bağlayan kafaları dumanlı dayıların,
Ve
Onların tohumundan filizlenmiş -kafaları olsaydi eminim dumanlı olurdu-
Şu çılgın Hippi gençliğinin arasında mahsur kaldım.
Bir imdat diyesim geliyor,
Bir gülesim geliyor..

Ve ağliyorum,
Senaryoda kendisine biçilen rolü hakkıyla yerine getirmiş,
Sanat için gerekirse soğan sorarım.
Soyulmaya hazır bir hıyar edasıyla..
-Sizden cacık olmaz espisini yapmayacağım-
Alkışlara alışkın kulaklarımız hıçkırıklara aşina değil.
Amerikanca bir filmi Kürtçe izleyenlere inat,
Altyazıları üstten veriyorum yine,
yorgun gözlerinizin takip edemeyeceği bir çabuklukla.
Ve her seferinde üzerimizde farklı bir tesir bırakan
O kahrolası yazı geliyor ekrana:
THE END

25 Temmuz 2014 99 şiiri var.
Yorumlar (1)