Belâdır
pîri mehmet paşa camisi’nin çinilerine
bakıp bakıp seni düşünüyorum
adın da belâdır senin gözlerin de
boşnakbahçe’ye gitmeye niyetleniyorum sonra
yüzüm hüzünistan'a dönük, dilimde franz kafka
adın da belâdır senin gözlerin de
bakıyorum da: deniz, senden daha sâkin değil
bir ayrılık prelüdü çalıyor
adın da belâdır senin gözlerin de
çamurda dirim arıyor karabatak kuşları
salınımlarını dinliyor umarsızlığın
adın da belâdır senin gözlerin de
gene martılar, gene martılar, gene martılar
kaçınamıyor kaderlerinden, anlıyorum
adın da belâdır senin gözlerin de
bir sokak kedisi tüylerini yalıyor
kendinin mi yoksa geçmeyen zamanın mı
adın da belâdır senin gözlerin de
bir kaya devriliyor yarlardan
kefal balığının biri dünyayla çarpışıyor
adın da belâdır senin gözlerin de
bulutlara bakamıyorum, bulutlar ağlak
sığınmaya âlicenap bir yürek arıyor
adın da belâdır senin gözlerin de
ahâliyi diyorsan, ahâli âhirete
hisse senetleri ve yalanlarla hazırlanıyor
adın da belâdır senin gözlerin de
ya sen, hangi acının yarıçapında
hangi kökü kurutulmuş karanfildesin
adın da püsküllü-belâdır senin şiirselliğin de
(*): Bir Nokta, Temmuz 2015, Sayı 162