Belki
belki ömrümün alacakaranlığında
tütün sarmakla yeşillenmez bu şehir
belki yırtılan bekaretimin gizinde
kanlara bulanır elim yüzüm
paylaşılır benliğim benden habersiz
bu lanet kentte yer kalmaz bize
taşlara vururum kendimi
yüreğimde bir dişinin tırnak izleriyle ölürüm...
kavga bizim kavgamız
bu kesik yüzler bu canlar
tohum biter nasırlı ellerde
su değmez toprağa can çekişir düşler
durmaz sözünde ölüm
bir papatyanın özünde bu gece
usulca sızarak karışır kana
ölüm beynimde...
ölüm yüreğimde...
acizliğimin haritası belki
yazdığım,çizdiğim,içtiğim
her neyse işte
ılık akşamlardan
oluk oluk yaşlara akışım
bir duvar dibinde bir köşe başında
unutulmuş çocukluğum
altmışlı yaşlarda
secde ederken...
yüzüm kızarır bakma
ölmüş de sayılmam hani
çok çok kör oldum göremiyorum
tükenmez mavisi kirletilmekle hiçbir denizin
tuzum yeter okyanuslara
madem geldin susayarak
ıslat ağzını
eksiliyorum
susma...