Belkıs Gibi
Biri var güzel ama nedense huyu garip
Sanki kendi Belkıs'tır, yaşadığı yer Saba,
Gözü hep yükseklerde yaşayışı acayip
Kırıp döker alemi konuşur kaba saba
Antik çağlardan kalan mermer heykeller gibi
Duygulardan arınmış benzer soğuk taşlara
Fıtratında olanı akıtır seller gibi
Hem yaşarken hem sonra atılır ateşlere
Değişmezse huyunu sükût-u hayal yaşar
Söz dinler düzelirse gökteki Zühal olur
Ay gibi parlar yüzü, bütün zorluğu aşar
Belki de çok sevilen emsalsiz nihal olur
Kapısına dayanan Süleyman'ım, der amma
Hiçbir dilden anlamaz, davranır arsız gibi
Fırtınalar içinde yaşamı bir muamma
Aklı alıp da baştan kalp çalar hırsız gibi
İşin aslı ne Belkıs, ne de Süleyman değil
Biri aşk ile gökte dönüp duran seyyare
Her önüne çıkana sanmayın verir meyil
Diğeri de pervane dönüp durur avare