Ben Bir Berduş / Bir Azaplı Köle
Hüzün bağlarına tutsak bir berduş,
Lâl kesilmiş diller diyarında,
Ne adım kalır ne de aşkım.
Sen ,
Evet, evet.
Sen..
Sana diyorum.
Dinle!
Konuşmadan bir dinle söyleyeceklerimi,
Bir berduş konuşuyor diye küçümseme,
Hor görme pasaklı halimi,
Anlayamazsın asla çektiğim çileyi,
Belki takılarım elimde kolumda değil,
Belki süslü kıyafetler yok üzerimde,
Veyahut,
Milyonluk taşıyan kasalara da sahip değilim.
Ama,
Yaklaş!
Evet, evet.
Biraz daha yakına gel.
Ve şimdi bak gözlerime.
Islaktır belki kirpiklerim,
Nemlidir belki göz kapaklarım.
Fakat şikayet etme.
Gör gözlerimin derinliğini
Kapat gözlerini şimdi.
Görüyor musun?
En son baktığın puslu görüntüyü.
Anladın mı mücevherlerim nerede.
Kahverengi tonunda elmas ile çerçeveli,
Evet!
Belki zümrüt gibi yeşil değil,
Belki safir gibi mavi de değil.
Fakat toprak gibi kokuyor gözlerim,
Özlem dolu.
Hasret içeriyor bağlarında.
Kara elmas gibi pahalı da olmasa,
Toprak gibi bereketli.
Aç kapalı gözlerini,
Uzat iğrendiğin kirli kazağıma ellerini,
Evet!
Sol yanıma doğru.
Uzat!
Parmak uçlarınla dokun,
Hissedebiliyor musun?
Sıcaklığı ve yavaş atan bir ruhu.
Genç değil,
Yorgun ve yaralı,
Hayatın vurgun yemiş eseri,
Gömülü bedenime.
Sessizliğin son melodisi gibi.
Yavaş yavaş, usul usul..
Ölüm ile doğuş arasında,
Mahşer kalabalığının figanın da,
Çaresiz soluk bir ruhun izleri var orada.
Şimdi çek hadi,
Evet!
Çek ellerini solumdan,
Ve ayrıl artık yolumdan,
Ne desen de ne söylesen de,
Boş kelimelerin,
Boş çerçeve misali.
Çünkü,
Ben zenginliğimi yüreğimde yaşıyorum.
Senin gibi dillerde değil,
Özümde gözlerimde.
Senin gibi sözünde ellerinde değil.
Evet ya,
Bir berduş sanıyordun sen beni,
Dillerin sustuğu dünyada.
Ama ne bilirsin ki sen,
Ne anlarsın ki halimden.
Ben yanarım yıkılırım.
Sen ister gör ister anla,
Ben yaşarım yinede,
Ya senle ya da sensiz,
Mühim olan Cehennemde bile mutluyum,
Cennette bile azaplı bir köle,
Çünkü ben berduş,
Ben köle,
Ben ayyaş,
Neden mi?
Çünkü ben aşka yangın,
Güle tutsak,
Hercai'ye kanmış bir abide.