Beni Buğday Sarısı Saçlarına Çağır
Uçsuz bucaksız bir ova seni düşünmek
Beni buğday sarısı saçlarına çağır
Çorak iklimlerde çatlamış dudaklarım
Beni yağmur dolu avuçlarına çağır
Senin için dağların doruğunda açayım
İste yüreğinin en derinine göçeyim
Kuş olayım kirpiğinin ufkunda uçayım
Beni gözlerinden gelen suçlarına çağır
Bravo, Nuh Bey!
Gerçekten de farklı denemeleriniz var, etkileyici kurguları içeriyor.
Şiirlere gereken mesai harcandığında, bir zaman sonra kendi içinden özünü sağıp, mükemmelini çıkarıveriyoruz değil mi? Şahsen, şiirlerimi geliştirdiğim tarza göre önceki yıllarda asılanları yenilemeye başladım bile :)
2274 şiir! Çok şaşırtıcı gerçekten. Kendi listemin, çoğu yenilenme gereği duyulan onca şiirini saymazsam; siz oldukça üretkensiniz efendim.
Nicelerine, selamla.
Yorum için teşekkür ederim Orhan Bey,kısaca şöyle diyeyim:Üslubum bu benim... Ayrıca sizin dediğiniz tarzda şiirlerim de var: Yağmura vermişim sevinçlerimi Cümlelerim bir sele karışıp gider Ne zaman geçsem geçtiğin sokaklardan Sen geliyorsun aklıma,kalbime keder...
Hala çocuk bir yanım ne kadar da büyüsem Üşümezdim böyle gözlerini kalbime bürüsem Elimde bir gülle bir hayale yürüsem Sen geliyorsun aklıma,kalbime keder...
Gerçekten de 'çağır' yakarışı ile duygu yükü oldukça güçlü duyumsanıyor şiirde. Heceli yazılışı da, nefesi güzel denetliyor, akıcılığı artırıyor hemen.
Ancak hecenin geleneği olduğu üzere, uyakların sona konması; hem dize anlamını örseliyor; hem de dildeki devrikliğin sunabileceği doğallığı önlüyor. Aslında ahenk öğeleri; dimağda sesteşlerin kaydedilmesinin arından, çağrışım yoluyla bir sonraki benzer sese bağlanır.
Buna dayalı olarak dizelerdeki devrikliği değiştiren bir deneme örneği üzerinde çalıştım:
Uçsuz bucaksız bir ova - seni düşünmek Çağır beni, buğday sarısı saçlarına Suçsuz dudaklarımı, çorak iklimine Yağmur dolu avuçlarına çağır beni!
Dağların doruğuna açayım senin için İste; göçeyim yüreğinin en derinine! Kuş olayım kirpiğinin ufkunda uçayım Gözündeki sevda nemine çağır beni!
Kutlarım, nicelerine, selamla.