Benim İçin Üşür müsün
gözlerim açıktı
ışıklar yarı aralı
kainat uyanık
ben sana dalmıştım
gecenin ermediği bir yerinde günün
ve gözlerimde sana dair tüm üşümüşlüğüm...
Seni rüyamda gördüğüm için beni affet...
Bütün ölüleri topladım
Ve çarptım nefretleri
Kat be kat sen arttın
Öyle soğuktu yüzün!
Dudaklarına düşen gözlerim
Buz tuttuğu için
Ve ürperdiği için, içim
Üzgünüm...
Seni öyle gördüğüm için beni affet...
Bu sabah güneş öptü alnımdan
Aldırmadım
Bin güneş ayağının tozuna kurban
Üşüdüğümce sevdalıyım
Rüzgara ve yağmura tutunuşum
Bir damlayla başımı secdeye koyuşum
Gözlerini görmediğim tüm sabahları geceye kıyışım
Serin yaz akşamları düşlediğim dizlerimde
Saçlarını parmaklarıma dolayışım
Çok özlemişlerin türküsünden almaz mısın ?
Kıblemi şaştığımda
Yüreğime tutuşturduğun ferman
Ve saraylarını yıkan çerilerin ele başı bir yanın
Ve sen gözlerimde kırk mevsim çürüten adam
Ve sen rüzgarlar yürüten yanım
Nefesimde bir nebze esmez misin?
!
!
!
İçimde öksüz
İçimde yetim
İçimde oğulsuz bin çehre
Yüreğim Elif kağnısı,
Ellerimden tutar gibisin...
Düşlerimden arta kalan bir umudun
İnce eleyen tülüdür sesin;
Yara almış, suskun gibisin.
Tükenmez bir ufukta kandilinin isi
Güneşe aheste türküler söyler ahraz dilin
Geceye nur yağan duaların eşiğinde miski amber nefesin
Kızıl bir geceyi, ak sabaha boyar gibisin
Yüreğimin çatık çehresinde gözlerin
Ellerinde mekikleri zamanın
Geceyi söker gibisin
Gözlerin son karargah, tetiğe gün düşer gibisin
Ruhunda mührü sevdanın ilelebet bir aşka basar gibisin.
Beşikten oğul kundağı çalıyor nedamet rüzgarlar
Gözlerime yas çiçeği dikiyor ellerin
Diyorken ağlama
Aynı rüzgara sevdalı; bin matem yutmuş, suskun gibisin.
Ben hep tarumar bir yurdum
Misaki milli hudutlarında seyiren son bakış gibisin
Ellerin ateş
Gözlerin ateş
Kurtuluşta cephede mevzilenmiş son kurşun gibisin.
!
!
!
uyansam ömür terekesinden
düşlerine uzansam
dudakların buz, gözlerin kırağı
benim için üşür müsün?