Betik
anladım!..
senin bildiğin ama benden sakladığındı anladığım şey
gene de sürdürdüm umut denen yolda ömrü
günleri günlere ekleyerek...
sabah olduğunda akşamı bekledim,
akşam olduğunda sabahı!..
her yıldız kayışında
bir sevda yakalamak istedim her gece
sevdamıza benzeyen
tadı ağzımı yaktı!
anladım!..
düşündüklerinin aynasıydı gözlerindeki bakış
köpürerek akan nehrin tutuluvermesi
bir dönemecin girdabına yakalanmanın
bun'u ve kaçmak istemenin ikileminde yaşıyordun çaresizliği...
içine düşen bir yaprağı taşımak ve batırmamak içindi bütün uğraşın
bundan böyle uzağından aktın kıyılarımın
büyüttün özlemi!..
arşa değdi başı; baktın mı?
anladım!..
duygularının hepsini tutsak edip kapattın yürek denen zindanına
kaç kilit vurdunsa kapısına, hepsini kırdım ama
eksiğimdin çünkü!..
tamamlanmak ve yarına kırmızı bir güneş sunmak adına yaptım bunu
beni bağışla!..
bir de merhem olmak içindi arsızlığım yaralarına
ey ellerini özlediğim, ey kapısında beklediğim yar!...
darılmadın değil mi bana?
anladım!..
sessizliğini bozan bir rüzgardı saçlarına değen;
beklenmedik zamanda
bunaydı senin isyanın...
kaç dağ aşmışsa, kaç ova yürümüşse,
kaç denizin suyunda yıkanmışsa
hepsinden bir şeyler getirmişti sana
hepsini alıp yerleştirdin saçlarına; umarsızca ve sevinçle
kantaron kokusunu, buğday sarısını, suyun tuzunu
meleyişimi ve kimselere benzemeyen ses tınımı
sakın yıkama!..
öylece kal mevsimler boyu...
aldırma yağan karın soğuğuna
güneşin kavuruculuğuna
yalnızca ve sadece beni bekle!
baharı özledinse beni bekle!
beni özledinse beni bekle!
vazgeçme uzağındaki uzağından
o rüzgar gibi çıkıp geliveririm belki de
bağrını açtın mı?
anladım!..
korkuların sevmekten yana değildi beni
beni nasıl, ne zaman sevebileceğinden korkuyordun sen
daha doğrusu sevememekten korkuyordun
aynen ben gibi
yetmeyen hayalle sevişiyorduk
ışıksız, yıldızsız, örtüsüz...
ne zamanın karışıklığı, ne de mesafelerin uzunluğu durdurabildi bizi
aşkın çekiniksiz masalını yaşadı ruhlarımız
oysa gizemlerimiz vardı hâlâ
günaha ve ayıba inanmış yanlarımız...
birbirimize uzanamayan ellerimiz vardı
değmeyen tenlerimiz
karışmamıştı birbirine nefesimiz, terimiz
işte bunaydı karşı koyuşlarımız
bunaydı hiçbir zaman kazanamayacağımızı bilip tutuştuğumuz
savaşlar...
kılıçların kınında oluşu değildi anlatmak istediğimiz
bu yüzden sustuk ve baktık içimizde açılan kuyuya
gökyüzüne yazıldı çaresizliğimiz, dağlara ve ovalara...
deniz diplerine
daldın mı?
anladım!..
'bitmeyen bir oyunun ebesiyiz biz' diyorsun
sevdanın!..
gözlerini yuman kimdi peki
hangimiz saklandı duyguların duldasına!..
hangimiz korktu yalnız kalınca;
üşüdü ve arandı yuvasından çıkarıp gözlerini
sormadık mı hiç birbirimizi kurda kuşa!..
merak ediyorum:
bir kere olsun ağladın mı?
anladım!..
senin bildiğin ama benden sakladığındı anladığım şey
'seni seviyorum' diyememek batağı!..
ne kadar çok dalarsak içine, o kadar çok insan olma çabası yani
yani hiçliğe çekilen çizgi gibi kara, derin ve silinmez
"kesintisi olmasa hiç" diyorum
eğrisiyle, doğrusuyla mühürlesek sevgiyi yüreklerimize
olmaz mı!?
olur elbet
kendi sorusunun yanıtında boğulan yüreğimin sesiyle olur elbet!..
yeter ki cesaretin olsun biraz
biraz da sesin!..
duyması bana kalmış sevgilim!..
sen yeter ki 'seni seviyorum' de!
deneyip bağırdın mı?
bir kere
yalnızca bir kere!..
adım yankı kayalığıdır
ses veririm
anladın mı?
çok içtendi,duygu sağnağı gibi.tebrikler.👍
yankı kayalığı..
yüreklerdeki yankılar duyulmayanındandır nedense..
güneş hep benim için doğdu
benim için battı
ay sadace arada cılızca sırıttı.
sustum
kendim duymak istedim
kendime seslendim
kendim duydum..
bu şiirde biraz
kendimi buldum..
sevgimle.
Yanılmıyorsam ilk kez bu kadar uzun bir şiir okuyorum sevgili şairin kaleminden. Bunca söze anlamamak mümkün olmamalı🙂
Farklıydı ve güzel...
dizlerimdeki düş/me izlerini kapatır mı bu şiir dersiniz.... k/an ko(r)kusunu da siler mi aşka dair...
varsın silinmesin izler, kalsın ko(r)kusu... aşktan kaçan... aşk olsun...
çok güzeldi çok...
sevgimle...
okusunda anlasın muhatabı...
kutlarım yürek sesini👍👍👍