Beyaz Ev
hayat
sihirbaz sancıda tekmelerken göğü
dilimin ıslığına kondu kuşlar
bağırdı sokaklar yüzüme
hayaller kurdum
ne olduysa
bir gece yarısı avuçlarıma saksılar yetiştirdi Annem
uzaklığın en çılgın haritasıydı bu
yakınlığınsa muzdarip öyküsü
önce
sular salındı saçlarımdan
sonra
nice beyaz ev tanıdık toprakla
zaman terli yarayla süzüldü
aksanı belli gölgelerden
kelebek adımlarıyla okşadım
nehrin mavi kirpiklerini
hüzün içen çiçeklerin
yırtık dallarıyla sevdim geceyi
bakışlarıma inen kalabalığın gözleri
gereksiz bir ziynet
buğulu harfleri yuvarlarken rüzgar
kalın duvarlarda sabahı olan
cümle aradım
parmağımın kül kokan yurdunda
dağınık şiirler
inceden sızı titrer
yarası kırık ağaçlar morarır omzuma
bir tarihte aldatırım aynaları
koluma girer suskunluklar
nazlanır yüzüm
Ve
kapıyı çalar zaman
ağzında aynı iştahla
dilimin türküsüne kovalar kuşları
Annem diri bir kıyamete susar
eteğime toplanır mavi
sonsuzluğu içerim
göğsümün ay nabızlı atışına
tekerlerken hayat
yalın ayaklarımda dünya kavrulur
bir yerlere yağmur yağar
söner ışıklar
herkes kendi uykusunda arar düşünü
koşar ak atlar kızıl perdeye
küçük bir çocuğum
el sallamayın pencereme
almayın yolları ayaklarımdan
uykum yok benim
.....
Tülay Yüksel, birbirine uzak anlamlı sözcükleri öyle güzel seviştiriyor ki; sonuçta zengin mi zengin imgeler çıkıyor ortaya. Soyutlamacı bir teknikle başlayıp somutluklara varmak, her şairin harcı değil. Tülay Yüksel, bu zorluğun üstesinden başarıyla geliyor.
Şiiri bildirim aldığımdan beri okuyorum, bütün siirlerinizi böyle yapıyorum. Kaleminiz su gibi aziz olsun
Bir Demet mutluluk oldu şimdi bu satırlar. İnsanın duvarlarını örmesi kolay,yıkması zordur. Hele ki çocuksu hayallerin,yaşamların... Mübalağa çok sağlamdı şiirde, ''dilimin ıslığına kondu kuşlar'' cümlesi şiiri başlarken bile farklı kılıyor. Beyaz ev,beyaz umutlar,beyaz yarınlar olsun sana.
Sağlıcakla...
çekin bulutlarınızı üzerimden önce çisilleneceğim beyaz evin göğsüne sonra... sonra yağacağım kendi sağanağıma...