Beyazın Mavi Ayrımında (1)
sana sözler veriyorum umarsızca...
sonbaharı geçtik bak,
göz yaşlarımı kaldırdım cüzdanımın bozuk para kısmına
kışta geçmiş sağlam rolü yaparken sert kayalıklara
günaydın bitanem...
erikleri süsledim bu sabah
çayırları kokutuyorum sabahın çiğinde
kızıl otlar çıktı yamaçlarda
yaslanacak yapa yok , kalmamış...
halil ibrahim nefsinde bir aşkı kutluyorum
otur soframa darıkuşu
tahıllarım okunmuş
kutsanmış sunak yulafı tat cümlelerimde
otur soframa darıkuşu...
kuşlar uçmakta bulutlara yakın
beyazın mavi ayrımında
ormanlar uğultulu bu baharda
ve kuşlar kutlamakta benimle bir ,hoş geldin bahar...
düğünümüz var çayırlara taç olmuş papatyalar
ayak izlerimde çıplak ot yuvalarında
güneş masum soğukluğu ile ağlamaklı
ve göğün kemeri çıkmakta mor bulutlar ardından vuran güneş ışıklarında
ve yağmur çiselemekte çıplak alnıma dönük ,ikindi saatlerinde...
şükrümü bilmem gerek bu şehrin karaya çalan günleri mutlu, mutluya çalan geçerken
çünkü ellerin avuçlarımın içinde ,hayal de olsa
bu şehir sen varsın diye güzel
ve ben sen varsın diye bu kahrolası şehirde mutluyum
yüzünü uzaklardan ta dibinde bile uzaklardan gördüğüm için
gel konargama kon darıkuşu
ben hala bıraktığın yerdeyim...