Bilinmezlik

Nerede olduğum ne fark eder.... ?
Sen bilme, dünya üstüme çöker...

Kızıl bir furya ortasındaydık hep,
Biz olamadık, yahut bize dokunamadık.
Ucu ateşten bir histi dudaklarımızda ki,
Dokundukça yandık, yandıkça bağlandık.

Şimdilerde, kumaşsız teninde sabah ediyorum rüyalarımı...
Güneşin yüzüme düşmesi uyandırmıyor artık beni,
Ya uykumda dudağın, yahut dudaklarındaki sesin kulağıma ilişmesi gerekiyor,
Hani bunlar olmazsa,
Sadece yataktan bir et yığını kalkıyor,
Ruh yok... his yok...

Senden aklımda kalan tek şey,
Aklıma sensizliğin düştüğü geceydi...
Ne vakit kaybettik bu büyük edebiyatı diye soruyorum kendime,
Soruyorum ya, içimde ademin trenleri,
Dışımda korkunun vagonları birbirini kovalıyor.
Ray uzuyor, yol uzuyor.
Bilinmez bir gar önünde duruyor vagonlar,
Bilinmez bir makinist,
Bilinmez yolcular,
Bilinmezlik yüklü vagonlar,
Aklımın karmaşasında yolculuk hayalleri,
Binmek geliyor içimden o vagonlardan birine,
Vagonlar ve bilinmezlik treni,
Yolculuk, zaman, ha birde sen....
Bu tren nereye gidiyor.
Bilmem ne paşa garında saat 14:19
Mektupta yazılıydı zaman
Ben mi?
Bir bilinmezlik yolunda asra seyahat ediyorum,
Yolundan çıkmış cümleler,
Pas tutmuş bir koltuk..
Kompartımanımda dumanlı bir baş,
Elimde bitmek üzere olan bir kalem
Saman kağıdı hayallerimin yaprağı
Tren gider hoş gider
Bilmem ne paşa garından hareket saati 14:21
Tokat gibi bir düdük, sanki kulaklarım yırtılıyor,
Sen gittin, ben de gidiyorum,
Bilinmezlik bedenimde sancılanıyor.

19 Şubat 2012 147 şiiri var.
Yorumlar