Bin Parça Şiir
kırılıyorum;
çarptığım her ruh bir parçamı alıyor etrafımdan...
dağılıyorum;
esen rüzgarlarla bin parçaya...
sinmiş beklemekteyim nüktesiz bir duruşun altına,
sığınmışım;
hiç kimsenin geçmediği bu durağa...
beklemekteyim koskoca bir hiçliği...
kaybolmuşum aslında;
çok tarak atılmış ellibir destesi gibi;
hiçbir zaman oturmamış taşlarım yerine...
bu günün bu anına saplanmış efsaneler uyduruyorum bu anlamsız halime,
ne zaman bu anıma baksam kral artur'un kılıcı gibi görüyorum kendimi...
zaman denen yığıntıdan bir türlü çıkartamıyorum bedenimi...
sonraları, yani çok çok sonraları ,bir dakika evvelsi
sıcak çayları boğuyorum sıgara dumanına,
hep duman falı yarım kalıyor acı içilmiş kahvenin üzerine...
ve iç çekip devam ediyorum, hep arkası yarın şimdi...
önü hiçliğe gömülmüş anılar,
her taraf koskoca boşluk....
belirsiz bir kalibrede atılıyor kalbim,
hep zıvanası çıkmış düşünceler üzerine,
ağzıma tütün geliyor birden ...
anlamsız...
ve bir yaşamın son isteği gibi;
''iki bira ve kayalık,rüzgarsız gece ve deniz''
bermuda şeytan dörtgenine köşegen oluyor arzular...
ama hep bir yarın ve yarını görecekmiş hissiyatı,
arda kalıyor bu istek...
ve bukadar fasofiso arasında siliyorum yazılmış bu şiirden ismini;
arda kalanlar var zamanda, tıpkı senin gibi...
ve mimlediğim o dudakların rüyalarından uyanmaz olur o akşamlar....bu şiir gibi ,
ben kırılıyorum her parçam deniz,
ve ben dağılıyorum;
bin parça şiir...