Bindiğinde Mısraların Sırtına
Mısra bu
Nasıl okunacağı belli mi olur
Elli kere kış zindanlarına
Yüz elli kere katranlı halatlara götürür de
Yine binlercesi yazılır, akıllanmamış gönüllerden
Bazen
Galata'dan aşağı bakarken
Bazen
Aşiyan'da denize nazır uzanmışken
Bırak denizin seyrini
Üzerindeki toprak bile, doğduğun toprak değilken
Yine de inletirsin boş gönülleri
Belki de dinletirsin, zor işitenlere
Bazen
Sular gibi ilerlersin bir gün
Sayfalar yetmez hızına
Perilerin
Yüreğinle beynin arasında mekik dokur
Korkak bir bakkalın vardır
İki Sokak ötede
Kapı numarana kadar her şeyi okur
Üç kişi belirir yarı aydınlık yüzleriyle
Avlular yankı yapar, kapın yumruklandığında
Karşıki sağır madam
Eski gazete isteyecek sanırsın
Fanilanda çay lekesi vardır
Utanarak açarsın kapını
Anlarsın
Sapı elinde kalır
Camı iyi kapatmamışsın, cereyan yapar
Yazdıkların bir oraya, bir buraya savrulur
O an sanki bir espirisin
Savrulanlarla, savrulacağını bilirsin
Ayakkabının tekini, minibüste giyersin
Ağır bir kan kokusu alırsın, oturduğun yerden
Kulağını kabartırsın
Son bir kuş cıvıltısı
Son bir dalga hışırtısı
Şekeri eritirken, çay kaşığının efsanevi şakırtısı
Susmuşlardır, ses vermezler Hürriyet Çanları
Sirkeci neresi, Edirne neresi, Sinop neresi
Aynı koridorun
Değişik odaları sanırsın
Bana kalırsa, sen artık
Yazmadığın yazıların da yazarısın
Hakkı bilmeden dağıtmak senin neyine
Bayraksız yalılar mı dikeceksin, Beylerbeyine
Mısra bu
En beklenmedik yerinde
Sürgün şarkıları ezberletir, ters makamlardan
'Çıt' sesi gelir bir yerlerden
Ya kalemin ucu kırılır
Ya kalbinin ortası
Nasıl da paniklersin
Gitmeden söylemiştin, hatırladın mı ?.
"Kör jiletle açılır da kalemin ucu
Nereden bulacaksın
Kalbini açacağın, özgür okuyucu"
Kutluyorum harikaydı.
Sıkışıp kalmış insan hayatın telaşına..
Çok güzeldi ..
Kutlarım..👍