Bir Bavul Hıçkırık
-//
külden bir kalemle
çiçek tozu bir mürekkeple
aşkı yazmak...
her gece üşürken yıldızlar
bilinmez gece karanlığı yıkar gözlerimi
pencere aralığından
görünür bir ırmak ağzı
Yüreği ağzında bir anne yavrusu niyetiyle
şiirler uyutur uçurumlar gibi
nar’gilede sessiz bir duman
efkara haber salar bir müjdeci gibi
çalar saatteki uyanık sabah
koyamıyor dünden karanlık
elim bir dik’ene saplanmış
dikey bir ordugah kentinde yitiğim bul(un)
rüzgarın kuru dal yorgunluğu
epirilmiş gün tanığında ten kokusu
gözlerimin retinasından ötesinde acıların
karanlığın beşiğinde sallanan uykusuz yalnızlığın
yüreğimi en derine en derine sağladığım
kandiller ve mumlar
düşerken gecenin rahmine ışıksız gölgelerin
zifrin kuyusunda alabildiğince yandığım...
y a n d ı ğ ı m...
bir bavul hıçkırık bırakır hayat
içimizin dinmez rüyasına
ziyadesiyle ikilem
ziyadesiyle keder
yokluğun derin seceresine mıh gibi çakılır hüzün
g ü l ü ş l e r;
eskimiş bir baharın yeşilinden sarkan
güvercinler ve ispinozlar
deniz dalgasının zirvesinde uçarı süzülen bir dağın
kulağımda ebrûli bir ses yanığı
ve ömrümün kapısı; sonbahar sarı
ateşten milyon sayılı merdiven basamağı
c a n ı m ı n düştüğü yerde
aynalar akissiz
aynalar buğulu
aynalar hummalı
aynalarda süngülü ordular
aynalarda perde perde ölüm sahnesi..
toplanmış s’esin külleri
acılar türküsü ekilmiş tellerine telgrafların
ağıt bir sessizlik düşer rüyalarına bakır uykuların
evlerin damlarında taş fırtınası
bırakır tortusunu bilinmez sızıların.
g a r i p ne gariptir
düşer gökkubbeden seslerin bilmediği susmalar
belki de her gidiştir hüznün ayaklarını prangalayan bu derin sükut
uyandırırken dev uykularından hüzzam makamını bu hicranlı vakit..
bir bavul hıçkırık bırakır hayat içimizin dinmez rüyasına ziyadesiyle ikilem ziyadesiyle keder yokluğun derin seceresine mıh gibi çakılır hüzün...Bir bavul anı, bir bavul da hıçkırık getirir tabi...İlk okuduğumda sevmiştim, yine sevdim bu tabiri...Tebrikler, geç de olsa Nurettin ağabey! Selamlar, sevgiler...
Tebrik ederim Nurettin şairim.