Bir Düzine Çakıltaşı
ilk konuştuğumuz günü anımsar mısın
hurda bir geminin gölgesindeydik
üstümüze ölü kuşlar yağmıştı
uzaklara dalıyordu gözlerin ikide bir
cebinde bir düzine çakıltaşı duruyordu
birincisini benim adıma saklıyormuşsun
ikincisini talan edilmiş hayatlar için
üçüncüsünü kısa vâdeli sevinçler için
yetimhâneler adına dördüncüsünü
beşincisini âsaf hâlet çelebi için
külrengi bir tebessüm için altıncısını
yedincisini alev kanatlı kuğular için
sekizincisini kalpte kırılan kilitler için
dokuzuncusunu süzülmüş özlemler için
kanatılmış akşamüstleri için onuncusunu
onbirincisini inceltilmiş sabırlar için
onikincisini ise söylememiştin
-bütün çakıltaşlarının toplamı mıydı
seni bu noktada zorlayamazdım
dalıp dalıp gidiyordun uzaklara
bunu kirpik uçlarından anlamıştım
kaşlarının arasındaki küstümotundan
anlamıştım bunu ve sana sezdirmeden
uyuz bir köpek gibi sızıldamıştım
yırtılmış hâli gibi gökkuşağının
mürekkep lekesi ve kırık iskemle gibi
kalakalmıştım olduğum yerde
senin elinde: iki dal aşkmerdiveni
benim yüzümde: yanık harman kokusu
seslendiremediğim o ezgilerle
(*): Çıkın, Mart 2000, Sayı 1
Eksik Kırlangıç, Nisan 2014
Tebrik ediyorum Bünyamin hocam, saç ucumuza kadar şiire bulanıyoruz dizelerinizde..Saygılar selamlar