Bir Eskicinin Girdabı
-Istanbul'un iki yakası bir araya gelse aşk şiddetinden kutsanır-
pencereleri içe dönük evlerin mütemadiyen siniktir merdivenleri
veremli trabzanları gök grisi zayıflıktan bitap
basamakları kızılca kıyamet
tuhaf, bu evlerin güney tarafı yosunlu, güney tarafı harap
tuhaf, bu evlerin dört yanı sessiz çığlıklar duvarı, çevresi şerre alamet
dönüşüm-
işte bu evlerde kelebekten tırtıla doğrudur
ve kelebeklerin kanatları hep yasaklı şiirlerle doludur
dökülen kireçlerine iman eden yıkıntı serserileri bu evlerin
yangın çıkışlarından umudu men eder
umut kimliği hiç çıkmayan ölü bir doğumdur
-
evin önünde duran bakır yüzüne, salkımlı bıyığına güneş vuran
arabasında muhteva bakımından yalnızlık düşleri sıralanan o
herkesin melun diye nitelediği
Troya'ya hiç gitmeyen, Helene'i kaçırabilecek cesareti
içinde bulamayacağını bilen, hiçbir kehanete konu olmayan
eskici için mühim iki sual vardır;
ikisi de ne İyonya'da ne Roma'da cevap bulabilir
"eski nedir"
dudakları eritmekten artık öpülmeyen söğüt bilekler mi
sade gidiş bileti ile gidilen bir daha hiç gidilmeyecek olan
belirsiz bir yer mi
"bir ruh ise kaç mandal karşılığında değiştirilebilir"
mandallar özeldir
bir çamaşır ipine kaç insan sığabileceği tahminsiz
tahammülsüzdür
eskici pencereleri içe dönük evin oraya geldikçe
içinden bir dörtlük akar geçer;
bir sığınak, bir meçhul kıyı aradıkça
uzaklaşıyorum kendimden
kendimden uzaklaştıkça
sığınacak bir yere ihtiyacım artıyor dünden
eskici pencereleri içe dönük evin oraya geldikçe
içinden bir dörtlük akar geçer;
ve eskici bir daha bu işi yapmayacağına yemin eder