Bir Karakol Macerası

Kışlaşmış zamanın melez akşamında
Kasayı sayarken patrona masada
paatt diye bir ses dışarıda
kapıyı açıp çıkınca sisli pis sokağa
anladım ki çıkmıştı makine dolaşmaya
ütü masasını almayıp yanına !
Döndüm sol yanıma,baktım sol yanıma
solda çömelik bir adam
elinde bir şişe dikiyor kafaya
makina hemen yanında
telaşla
çıkmış ya maceraya.

Dedim : "Ne yapıyorsun burada ?"
Kaldırıp başını ağarca,dedi :
"İçki içiyorum ,ağbi."
Dedim :"Peki,bu ne arıyor burada ?"
Dedi : "Bilmem."

Kalktı ayağa,gidecek ya...

Dedim :"Cevap ver,ne arıyor burada bu ?"
Çıt yok ,dişleri çürük adamdan
alkol kokusundan başka.
Dedim: "Alıp gidecektin bunu değil mi ? "
Dedi : "Yok be ağbi,ben eve gidiyorum.
Anneme portakal götürüyorum."

Yıkıldı yıkılacak adam
hala duruyor çamaşır makinem
dolaşmaya çıktı ya akşam akşam.

Dedim : "Sen bu akşam annene
çamaşır makinasını götürecektin
portakal yerine."

Dedi : "Yok be ağbi,yok valla billa."
Çektim ışığın altına alkollü adamı
kırmadan ,incitmeden
ağır ağır

Dedim : "Söyle bak,söyle sen çaldın şunu.
İtiraf et suçunu.
Sonra tut doğruca evinin yolunu."

Dedi :"Valla billa haberim yok benim ondan."
Derken geldi büyük patron
Yanımıza bile uğramadan korkudan
Olur ya,Allah göster misin olura
bıçağı vardır da !

Dedi :"Telefon ediyorum,sen tut onu orada."
İki - üç dakika ,adam alabora
kibrit çaksan geçecek itfaiye alarma.
Geldi polis arabası yanaştı kenara
İndi iki polis,soktular adamı arabaya
ite kaka
telli muhafazaya.
Bindik bizde arabaya,tutanak yazılacak ya
vardık karakola
biz komiserin yanına,adam doğru aşağıya
deri mont vardı sırtında
davulu andırıyordu
sırtına vuruldukça !

Geçti maviş polis taka tuka daktilonun başına
başladı yazmaya
ana,baba,dana...

Önce patrona,sonra bana geldi sıra.
Dedim :" Kışlaşmış akşamın melez akşamında
sayarken kasayı patronuma
patt diye bir ses dışarıda
fırladım kapıya
düşmüş ütü masası aşağıya
aaa baktım makina yok ortada
sol yanımdaki sokağın başında
bir adam oturmada
üç metre kadar ötede makine..."

Peki deyip bastı maviş polis tuşlara
amma
atmadan önce patronumdan sonra
imzamı tutanağa
bakayım dedim,ne yazmış polis amcam.
Yazılırken olmuş ütü masası, ütü
üç metrede onlar basamağında otuz.
Rica ettim mavi gözlü polise
masayı ekleyip,sıfırı çıkarsın diye
ama nafile.

Kızınca söylediklerime
yırtıp attı yazdıklarını
suratıma göstere göstere.

Dedi :" Anlamıyorum ben bu adamın dilinden,
gel de sen yaz yeniden."
Bir daha tak tak daktilodan
dan dun sesleri de aşağıdan !
Neyse anladı da öteki polis konudan
yazıverdi hiç bozulmadan.

Maviş gözlü ,aslan yürekli,kahraman polis
bozulmuştu ya bana
sebebi değil imzayı atmadığımdan tutanağa
polis ya
yazarken adamın doğumunu ,ana,baba adını
nüfus kağıdından
medeni haline bakmadan,
dedi :"Bu adamın karısı var ya !.."

Dedim :" Memur bey,iyice bakarsanız nüfusa
görürsünüz bekar yazıyor orada."

İşte o an,o an hatırlarım da
kaymak suratlı,maviş gözlünün suratını ;
p a n c a r !

Neyse uzatmayalım fazla...
Kışlaşmış zamanın melez akşamında
gittik karakola
bir buçuk saat kaldık orada
alt tarafı tutanak,bir de imza
hakareti saymıyorum,o cabası
adama atılan dayak da can sıkıntısı.
Gözümün önünden gitse de bundan sonra
deste deste Türk parası
Amerikan Doları
ya da çamaşır makinası
Japon otosu
yeter bir kerelik karakol macerası.

Sonra,hiç mecbur kalmasa insan çalar mı ?!



12 Mayıs 1993

03 Aralık 2010 85 şiiri var.
Yorumlar