Bir Kentin Sakladığı Kadın
Belki
bir ifade ararsın yüzüne,
yüzün gülmeyeli çok zaman olmuş...
yer temizler, cam silersin
bu yüzden sırtında irice bir kambur...
her akşam yorgun düşüp
uykuya daldığın gecelerde
bacaklarına giren kramp
ve yüreğinde sakladığın
çocukların vardır...
'en büyük aşkın,
erkek evladın...'
Gül kokusu tenini
bastırır çamaşır suyu
ve ellerin yılların getirdiği
zaman aşımı...
ince bir altın yüzük var parmağında
yıllar öncesinden kalan,
başına sardığın tülbenttin altında
nice beyazların
ve göz altı torbaların
nedense hiç bozamıyor güzelliğini...
Sen kırk yaşına geldin geleli
bilindik bir deyimle
görmemişsindir gün yüzü...
hep efkarından yakarsın sigaranı;
ne geçmişi düşünürsün
ne de pişmanlığı,
bu ay yine aklında ev kirası...
Oysa o kadar masum gözlerin var ki,
işbaşı ? akşam çıkışı
ve aradaki zamanda öğle namazı...
elinde bir tane ekmek
yine şeker almaya paran yetmedi...
olsun! bu akşamda
dudaklarına değdirdiğin bardak
hasret kalsın çay kaşığına...
sende böyle olsun istemezdin
hasreti çok iyi bilirsin...
ama düşünmen gereken
daha önemli şeylerin var senin,
mesela kızının önümüzdeki ay
ödenmesi gereken okul harç parası
mesela oğlunun
altı delik ayakkabısından giren taş parçası...
yani düşünmen gereken
daha önemli şeylerin var senin,
mesela şuanda yapacağın yemeği düşünürsün
ve yapamayacaklarına üzülürsün...
'Fakat bu kent
saklar senin güzelliğini,
tutuşturduğun sobanın dumanıyla...'
Kurguyu çok beğendim. Finali de öyle..
Tebrik ederim efendim. Emeğe saygımla..
Anlamlı şiirinizi yürekten kutlarım...Kaleminiz hep dik olması dileğimle Saygılar.