Bir Şizofrenin Not Defteri
> Birinci Gün // Salı
heyy kim var orda
kim gıcırdatıyor kafamın tahtalarını
ben ki
sırf kalbim gibi taş kesilsin diye
yaşanmışlıkların ateşiyle
tek tek yakmışım her bir budağını aklımın
kimin haddine harekete geçirmek onları yine
laf lafı açalı beri susmuyor zihnimdeki yabancı
başımın etini kemiren
tahta kuruları cabası
peh
ne curcuna ama
> İkinci Gün // Perşembe
çok fazla geliyor aklıma
aklın bu bukowski sarhoşluğu
hayatın bu tarantino kokuşmuşluğu
üstünde babaannemin çeyizinden kalma
el işi göz nuru dantel serili
üç kişilik şu koltuk kadar usluyumdur aslında
çok da benzerim kendisine
solgunluk ve söküklerden fırlamış yaylar babında
can sıkıntısından eski aşkların adı karalanmış
uçak yapılmayı bekleyen kağıt kadar özgürüm
zaman makinesine binmiş tellal deve hesabınca
> Üçüncü Gün // Pazar
terapiden kalma
derin
ve içli bir ah düşüyor
zihnimdeki girdabın göbek deliğinden
hiç utanmadan düşüp
ayakkabıma yapışıyor
dışkı rengi
çamur gibi bir şey
o değil de sayın tutku müptelasızadem
dışkı dedim de aklıma geldi
dıkşın dıkşın diye ateş ederdik biz
tahta tabancamızla çocukken
sonra
ölüp ölüp dirilirdik
ama
ah yandım anam demezdik hiç
sonra yine
dıkşın dıkşın
yine ölürdük
yine dirilirdik
öl
diril
öl
diril
öl
diril
çocukluk işte
bak şimdi de
dev
cüce
geldi aklıma iyi mi
dev
cüce
dev
cüce
ayakta kalanlar şiiri terk etsin lütfen
oysa
şimdi
ölsem de
dirilmesem diye bakıyorum
pek sayın azrailin gözlerine
en derinimden
> Dördüncü Gün // Çarşamba
cezveden taşabilirdi kahvem
şayet ocağın altını yaksaydım
neyse ki çayı daha çok severim
ocak dedim de aklıma geldi sayın mübarek illetim
ne olacak
şu bizim kırk yıllık hatırı sayılır alacaklar
keza bütün borçlular kayboldu alacakaranlıkta
elimde telvesi kuru fincan kalıntıları
fincan kalıntıları kuru
içimde kupkuru kuruntu
alacaklılar zaten her şeyimi alıp gittiler
bir tahta kurularım kaldı kafatasımın tenekesinde
bir de anamın misafirlik bardak altlıkları
> Beşinci Gün // Pazartesi
zaten kim sevsin ki beni sayın olamayanlarım
benim gibi saçma sapan nevrotik şizofreni kim
ama en kötüsü yeis ve melankoli
çok iyi bilirim
kimi kimsesi olmayan şiirlerim bir yana
susun artık diye bağırdığım
bir sürü kim var kafamda
ne olacak benim bu hallerim
sayın ordinaryusum
profesörüm
hiç unutmam
rabbime sormuştum bir keresinde
ne olacak benim şu halim diye
duymadı sanırım
hamdolsun
değişen bir şey yok ahvalimde
onun da işi çok neticede
kolay değil tanrı olup
ömür biçmek herkese
> Altıncı Gün // Salı
geçmişimin geçmiş olduğu günlerden kalma
ihtiyaç fazlası
sevişmezlik hastalığından muzdarip
kıt'asızlıktan ortada kalmış dizelerim
olay yerlerinde hüküm sürmüş
bi'dolu süklüm püklüm isyansızlığım
bi'dolu müşkülpesentliğim var
ihtiyaç sahiplerine duyurulur
> Yedinci Gün // Salı
lütfen komik olmayınız
sizi kandırmışlar efendim
hiç ufuk silinir mi
gözlerinizi yummakla
hadi ovuştursanız gözlerinizi neyse
deneyiniz lütfen
benim çığlığım sise karışır ama
ufuk orada durur
kimi güneş
kimi ay
sırtından vurur
siz yine de
denemeyiniz lütfen
> Sekizinci Gün // Perşembe
bugün perşembe sevgili notluk
ve eksik bir şeyler var bugüne dair
eminim yani kesin
soldan sola
sağdan sağa saydım
yoklar
sanırım kaybettim eksikliklerimi
bulanlar bulunmayanlara hibe etsin
zaman mı ağır aksak
ben mi çolağım yoksa
yoksa kafamda kocaman
kırmızı ışıklı bir neonla mı dolaşıyorum ne
kocaman buldozerlerin turladığı şantiye misali
girmek tehlikeli ve yasak diye mi bağırıyor
bu me'lun kalbime
> Dokuzuncu Gün // Çarşamba
koptuğu yerden üflüyorum
yitirdiğim gerçekliğime
zıplasam belki denkleşir yine
belki de geçer
biri öpse
beni ancak
sustuklarımdan tanıyabilirsiniz efendim
sustuklarımı dinleyin
inanın şeyhim
başınız ağrımaz benim ki kadar
yapmazsınız biliyorum
işiniz gücünüz
verilecek vaazınız vardır şimdi
ama ben yine de
şimdiden teşekkür ederim
ne olur ne olmaz
akıl ermez tanrı işine
> Onuncu Gün // Pazar
bugün dışarı çıktım
bütün asimetrik hayret ve kinimi yoğurup
kendi kendime kendimden
yanımda cebime apışık
reankarne fiyaskolarım
bugünlük bu kadar notlukcu'um
izninle gidiyorum
insanların beni ittiği yerden
bana katlandığın için teşekkür ederim
> Onbirinci Gün // Salı
tütünüm bitik
çarşafım kırışık
tespihim kayıp
kösteğim dağınık
anlayacağınız
gerginim
sayın pirim
makbul
maktul
makul
maktu
şiri
bim
şiri
bom
bugünlük de bu kadar sayın notlukcu'um
sana son sözüm
mef'ûlü fâilâtü mefaîlü fâilün
izninle gidiyorum
herkesin kaçtığı yerimden
beni dinlediğin için teşekkür ederim
> Onikinci Gün // Cumartesi
yapımda ve yayında emeği geçen
bütün tanrılara şükranlarımla
beni siz delirttiniz
ne mutlu size
başınız erdi mi göğe
> Onüçüncü Gün // Cuma
sayın tanrılar
içimde kalan
doksan dokuz küsur inanç kırpıntısıyla sesleniyorum size
madem ki unuttu beni sayın mister azrail
bu kesmeşhanede
ne olur
şu mübarek
cuma günü yüzü suyu hürmetine
hanginiz müsaitse artık
biri
bir el atıversin lütfen bendenize
amin
anlıyorum...ben de farklı desenleri var..kutsuyorum her kelimesini ,neşeli hayatlar
freni kopmuş şizo:) nasılda yaşamışsın yazarken nerden mi bilmiyom... ben bilirim:) uysa da uymasa da
Nerdesin ey dost?
Özletiyorsun böyle olmaz ama :) Uğramalarını sağlam bırakıp, lezzeti de damakta bırakıyorsun. Yine bir tiyatral bir an yaşattın. Artık Şişli' de Ali Poyraz tiyatrosu yapacağız gibi geliyor....
Muhabbetle...
Şizofren şizofreni şiirde bulurmuş:)), eski mi yeni mi bu şiir alla alla, turuncu lamba yaktın kafatasımda ya hu... Biraz da sırıtmak pardon gülmekten yanaklarım ağrıdı şairciğim efendiciğim güzel abicim yani, cik cik edip durusun kulak zarımı gagalarsın, yat uyu mübarek ne şiiri bu saatte... eksilmesin kalemin abi:))