Bir Üzüm Bağında Bir Nebi
gecenin nabzını yıldızlar tuttuğundan beri
aydınlık insana bir armağan değil
bir vaiz aynayı kırınca
günahlar da çocuk gibi ağlayabilir
yırtık bir Yusuf gömleği
dikilebilir belki kırk yerinden
ama mevsimler şarapla helâlleşirken
bir üzüm bağında bir nebi kaybolabilir
Kâbe'nin gölgesi dağlara düştüğü an
kıyam, insana yük değil şükürdür
müezzinler minareyi yıldızlara bağlayınca
gökyüzü kuşların kanadını hafifletebilir
hırka, yine Veysel'in hırkasıdır ama
tenin ruhunla vedalaşırken
bir rahle üstünde bir zebani sigarasını söndürebilir
asi bir nehir yatağını terk ettiğinde
köprüler, göğe uzanan ayetler gibidir
bir mağarada unutulan eski bir kandil
karanlığa adalet öğretemez belki hiç bir zaman
ama tufan, arşa yaslandığında
tahtadan bir gemi bir peygambere mezar olabilir
bir imam yanlışlıkla kıbleyi değiştirdiğinde
Dünya, bir anlığına gerçekten durabilir
bir anda dirilir kadim bir zemberek
zamanı yeniden kurabilir
abâ, yine İsa’nın abâsıdır ama
Mesih toprağı son defa öptüğünde
mahzenin köşesinde bir üzüm,
bir peygamberle helâlleşebilir...
Her mısra, adeta ruhani bir yolculuk. Kâbe'nin gölgesinden, üzüm bağındaki nebiye kadar her imge büyüleyici. Yürekten kutluyorum. Allah'a emanet olun