Bir Yalnızlık Koydum
I
dünün aynısı kadar benziyordum
bir ressamın çizdiği tüm hayallere
O, bir kuş çiziyordu gökyüzüme
ben, kanatlarını kesiyordum
bulutları koyuyordu en beyaz haliyle
siyahlara boyamadan önce
ben bir resmin daha çok ressama doğru, kendinde
olmayan bir takım ölümler çizdim...
yağmurdan hemen önce rüzgarın
en sessiz boşluklarını doldurdum
geceden kalma bir köpek besledim
soğuktan titreyen vücutlarda
araladım tüm kapıları sabaha yakın
kilitleri sürgün yemiş tüm Afrikalarda.
II
bir yalnızlık koydum odama
içten içe beni doyumsuzca yiyen
daha çok bir canavara benzeyen
ya da benzetilen bir şekilde
diyebilirim ki, dünya var olmadan hemen önce
yaratılmış gibiydim kendimde
böyle zamanlar bir insan gözünden uzak
yerlerim olurdu
sessizliğin doldurduğu resim gibi kalırdım
fırçasında hüzünleri besleyen
dünyanın en renkli çizgilerini dolduran
bir o kadar renksiz bir ressamın ellerinde
bugün yalnızlığa biraz daha doydum.
III
ölü müdür en yalnız olan
yoksa ölüm müdür kelime halinde?
yalnız doğduğu kadar varım bir insanın
yalnız öldüğü kadar yokum işte.
dört duvar
dert duvar
namert duvar
odanın ortasında kocaman bir
yalnızlık var...
E.C / 13